• KURAN'DA MİKROSKOBİK & KOZMOLOJİK BİLGİLER
    • gereçler: bilim sağduyu bilgi inanç vicdan akıl adil sabır özgürlük
    • Bilim Işığın, Gölgen Cehaletin.
    • Kaçamayacaksın ışıktan, Gölgen ortaya çıkacak
  • Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/profile.php?id=100079071813049
  • https://www.twitter.com/@asronspace
  • https://www.instagram.com/kilavuzoglu.mustafa/
  • https://www.youtube.com/channel/UCFVG7clKZdbDuVuLZ3T68jA
MESİH'i Beklemeyin. O zaten Geldi ve Aramızda

Aramızdaki Peygamber: YÜCE Allah’ın Bugünkü Resulünü Açıklayacağım sizlere… VE MESİH'İN ARAMIZDA OLDUĞUNU

Başlığa Şaşırdınız mı? Şaşırmayın! Okuyunca çok rahat anlayacaksınız.

Size Kuran’da Henüz Kimsenin Anlamadığı Bir Hususu Daha Göstereceğim İnşallah:

Önce bütün âlimlerin birbirine benzer şekilde açıkladığı dört ayeti, onların anladıkları haliyle yazıyorum. Ardından da bu ayetlerin bugün bana ne anlattığını söyleyerek “şu anda aramızda Allah’ın bir elçisi olduğunu VE ONUN DA MESİH OLDUĞUNU” size kanıtlayacağım inşallah. 

Bu dört ayeti kısmen anlayanlar da var elbette fakat tam olarak anlayıp bu şekilde doğru birleştiren kimseyi göremedim maalesef. (Yazının sonunda şu soruyu da cevaplamayı deneyeceğim: İnsanlar çok merak edip sorguluyorlar: Madem ki Kuran "açık ve net bir kitap" neden inanan insanlar arasında bu kadar kargaşa var ve neden bazı ayetleri hiç anlamıyoruz?)

24 Nur 62. Müminler, ancak Allah'a ve Resulüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar, o Peygamber ile ortak bir iş üzerindeyken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. Senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resulüne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile, Allah mağfiret edicidir, merhametlidir.

24 Nur 63. Resul'ün çağrısını, birbirinize yaptığınız çağrıyla denk tutmayın. İçinizden birbirinin arkasına saklanarak sıvışmak isteyenleri Allah biliyor. Bu sebeple onun buyurmalarına karşı gelenler, kendilerine bir fitnenin veya çok acıklı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar.

49 Hucurat 2.  Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider.

49 Hucurat 7. Bilin ki, Allah’ın elçisi aranızda bulunmaktadır. Eğer o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkârı, fasıklığı ve (İslâm’ın emirlerine) karşı çıkmayı da çirkin göstermiştir. İşte bunlar doğru yolda olanların ta kendileridir.

Yazının devamı için önemli sayılacak, hepimizin bildiği şu gerçeği öncelikle not edelim: Sevdiklerimizi yüceltmenin en muhteşem yolu, onların emanetlerine sahip çıkarak savundukları değerlerini ve geriye bıraktıkları eserlerini koruyup yaşatmaktır. Sevgili peygamberimizin bize neler emanet etmiş olduğunu iyice bir düşünün. Söz uçar, yazı kalır, bunu hiç unutmayın.

HZ İSA MESİH KONUMUZA DAHİL OLDUĞU İÇİN BİR ARA RESİM VE KISA BİR NOT KOYMAK İSTİYORUM
The Blood Stains on The Shroud of Turin Seem Totally Fake, Study Claims
TORİNO KEFENİ OLARAK BİLİNEN BU BEZİN HZ. İSA'YA AİT OLDUĞUNA İNANILIYOR, PEK ÇOK BİLİMSEL ARAŞTIRMA İLE GERÇEK OLUP OLMADIĞI ANLAŞILMAYA ÇALIŞILIYOR. OYSA HZ. İSA MESİH ÇARMIHTA ÖLDÜRÜLMEMİŞTİR. YÜCE ALLAH ONU FARKLI BİR ŞEKİLDE VEFAAT ETTİRİP KENDİ KATINA ALMIŞTIR. O YÜZDEN ÇARMIH İZLERİ OLAN BU KEFEN GERÇEKSE BİLE HZ. İSA'YA AİT OLMASI İMKANSIZDIR.

---/------

Şimdi yukarıdaki bu aynı ayetleri, Yüce Allah’ın ilettiği ve anlamamız gereken hak/gerçek mesaj olarak yazıyorum. Elbette ki bunlar benim naçizâne görüşlerim; doğru olup olmadıklarına kendiniz karar verebilmeniz için dördünü birden okuyunuz lütfen, çok uzun değiller:

24 Nur 62. Müminler ancak Allah’a, Resulüne ve Resul’üne verdiği Kuran’a inananlardır. Onlar, önemli/hassas konularda karar vermek için onunla, yani Kuran’la birlikte çalışırlar ve doğru hükmü ve izni Kuran’da bulup ortaya çıkarmadan kesinlikle Kuran’dan ayrılmaz, onu bırakmazlar. İzni ve hükmü Kuran’da arayanlar kesinlikle Allah’a ve Resulüne, "Resul’ün emaneti ve halifesi olan Kuran’a" inananlardır. 

>> Evet, yanlış okumadınız, Hz. Muhammed’in bize, bütün insanlığa bıraktığı “halifesi Kuran’dır” ve kesinlikle başka insanlar değillerdir. Kendilerini “halife” zanneden insanlar sadece krallık tahtına varis olmuş kişilerdir. Onlar ancak “güç” adına hareket eden, emir veren krallar, padişahlardır. Allah’ın elçisi artık sadece Kuran’dır ve gerçek halifeler ise “Kuran’dan doğru hüküm ve izin alabilenlerdir”.

Allah onlardan bazılarına, aradıkları konudaki hükmü Kuran’da bulmaları için izin verecektir. Yani Kuran size bu konudaki emrini gösterecek, sizin de anlayıp emin olmanızı sağlayacaktır. Kuran size izin vermemişse, cevabınızı tam olarak bulamıyorsanız, hüküm vermeyin, o konudaki hükmü anlamanızın vakti henüz gelmemiş demektir. Allah’tan onların affını, bağışlanmalarını dile, çünkü Allah Bağışlayandır, Kuşatan Muhafaza Edendir.

24 Nur 63. Resul’ün yani onun halifesi olan Kuran’ın çağrısını/ emrini/iznini/hükmünü, kendi kendinize verdiğiniz izinlerle/hükümlerle bir tutmayın. Allah çok iyi biliyor ki, birbirinize verdiğiniz hükümlerle/izinlerle Kuran’ın izninden ve gerçek hak hükmünden ayrılarak kaçıp duruyorsunuz. Böylece keyfinizin istediği şekilde uydurmalara, hadislere ve rivayetlere sığınarak, Allah’ın hükmünü aramanız gereken Kuran’a karşı onları siper ediyor, sıvışıyorsunuz. Bu şekilde Kuran’ın emrine/iznine/hükmüne karşı gelenler, Kuran’a itiraz edenler, kendilerini bir belânın, sapkınlığın/sapmışların içinde bulacaklar ve kendilerine büyük bir azap dokunacaktır. Bundan sakınmak için sadece ve sadece Allah’ın elçisine, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'in bize miras bıraktığı bugünkü elçisi olan Kuran’a uyun.

49 Hucurat 2. Ey iman edenler! İnsanların hükümlerini ve rivayetlerini sakın Allah’ın Elçisinin halifesi ve onun yerine elçi olan Kuran’ın emrinin/hükmünün/izninin üstüne yükseltmeyin. Son söz, kesin hüküm, emir ve izin yalnızca Kuran’dan alınacaktır. Günlük hayatınızda birbirinize bağırdığınız, dilediğiniz gibi aranızda emir hüküm verdiğiniz gibi, adalet ve toplum düzeni konularında kesinlikle hükmünüzü, izninizi Allah’ın elçisi Hz. Muhammed’e Kuran olarak gönderdiği emirlerin ve izinlerin üzerine taşırmayın. Yoksa siz farkına bile varmadan, sevap ve güzel zannederek yaptıklarınızın hepsi boşa gider, cehennemin misafirleri olursunuz.

Ebediyete uğurlamış olduğunuz sevdiklerinize sahip çıkmanın en büyük göstergesi, onun emanetine, eserine sahip çıkma gayretinizdir. Sizler gerçekten Hz. Muhammed'i seven insanlar olsanız, onun bize emanet ettiği, Yüce Allah'ın kendisine "alemlere nur" olsun diye indirdiği "içinde her şeyi açıkladım" diyerek teyit ettiği Kuran'ı her şeyin üstünde tutarsınız ve onu en doğru şekilde anlamaya çabalarsınız. Anlamadığınız bir husus karşınıza çıkarsa, sabırla ve imanla onun gerçek hükmünün sadece ve sadece Allah'tan Kuran aracılığı ile size gelmesini beklersiniz. Oysa sizlerden çoğunuz ne yapıyorsunuz? Peygamberimizden size kalan(!) -kaldığını zannettiğiniz- suyunun suyu niteliğindeki dedikoduların peşinde bir ömür tüketiyorsunuz. Bu dedikodular, ayette söylenmiş olduğu gibi "ölmüş kardeşinizin etidir" ve sizler de afiyetle yiyorsunuz onun leşini.

Bu satırları okuyanlardan bazıları muhtemelen sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'in sözlerini reddediyorum zannedeceklerdir. Oysa hayır, dediğim şudur: "Kuran'a uymayan bir sözü peygamberimiz söylemez, söylemiş olamaz" çünkü Kuran Allah'ın kelimesidir ve içinde hiçbir çelişki ve eksik olmadığını da Yüce Allah ayetlerinde defalarca bildirmiştir. Kuran'a ters düşmeyen her hadis makbuldür. İnsanların bunlara inanması ve takip etmesi normaldir. Ancak, beyinleri çocukluktan itibaren hadislere şartlandırılmış olanların, Kuran'a ters düşen hadislere inanmaya devam edip Kuran'ı dışlamaları akılsızlıktan başka bir şey değildir. Hadisler ancak ve ancak Kuran'a aykırı değilse peygamberimize atfedilebilir, inatla bunun aksini yapıp Kuran'a aykırı sözleri "peygamber hadisi, ehli sünnet yolu" zannetmeye devam eden cahiller, sevgili peygamberimizin günahını almaktan başka bir şey yapmıyorlar ve utanmazca bunu savunmalarının yanında ayrıca bu gerçeği ortaya koyanlara da haince saldırıyorlar.

49 Hucurat 7. “Bilin ki, Allah’ın elçisi aranızda bulunmaktadır.” >> Bu ayet bize bugün seslenmektedir, dün de bize söylüyordu yarın da. Siz bu hükmün/bilginin sadece Hz. Muhammed zamanında onun etrafında yaşayan insanlara söylendiğini mi zannediyorsunuz? Öyle olsa, Allah’ın emirlerinin evrenselliğini ve bütün zamanları kapsadığını nasıl iddia edebilirsiniz. Sadece Hz. Muhammed ile beraber yaşayanlara emrediliyorsa, Kuran’ın bizim için ne hükmü olabilir ki? Allah’ın elçisi hâlâ aramızdaysa, bu ancak ve ancak sevgili peygamberimizin bize bıraktığı Kuran olabilir. "Söz uçar, Yazı Kalır" demiştik, sizler uçan sözlerin peşinde o sözler gibi kanatsız dayanaksız uçmaya çalışırken, "hak olarak" gerçekten bize  "yazılı kalmış" olanı, Kuran'ı göz ardı ediyorsunuz.

Kuran’ın yerine kimi elçi veya halife olarak kabul edebilirsiniz? Peygamber olmayan başka insanların yazdıkları şeyleri mi? Dünyanın en dürüst insanı bile yazmış olsa, onun yazdığını Allah’ın emri ve hükmü olan Kuran’dan üstün tutabilir misiniz? Allah size akıl vermemiş mi ki düşünüp doğrusunu, Allah'ın gönderdiği ve açık açık defalarca "içinde hiç bir şeyi eksik bırakmadım, hiç bir çelişki yoktur" dediği kitapta bulasınız? Bulamıyorsanız, sabırla bulmak için çalışın, Allah izin verdiği takdirde cevabınızı alacaksınız, Allah izin vermemişse hiç başka yollara sapmayın, Kuran üzerinde çalışarak ümit ve dua ile bekleyin.

“Eğer o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz” >> yani sizin kendi isteğinize ve keyfinize göre Kuran’ı eğip bükerseniz ve buna yalancı şahit olarak da sevgili peygamberimizin söylemediği “hadis” veya rivayetlere uyarsanız ve de sonunda kendinizi Kuran'a değil de Kuran’ı kendinize uydurursanız, tamamen yanlışa sapmış, doğru yoldan çıkmış olarak kötü işler yaparsınız, sadece günah kazanırsınız. Fakat Allah, size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkârı, fasıklığı Kuran’ın emirlerine karşı çıkmayı da çirkin göstermiştir. İşte bunlar doğru yolda olanların ta kendileridir. >> Demek ki, doğru yolda olanlar Kuran dışına çıkmayanlardır. Eğer siz Kuran’ı bırakıp da tutup efsanelere, rivayetlere ve kulaktan kulağa aktarılmış, yüzde yüz ispatlanması kesinlikle mümkün olmayan “peygamber sözü” diye sığınmaya çalıştığınız hadislere kapılırsanız, sonunuz hüsran olacaktır. Bir hadisi sevgili peygamberimiz söylemişse, o hadis mutlaka Kuran'a uygun olmak zorundadır, hiç bir Kuran ayetine ters düşmemelidir.

Başka örnekler olsa da, bir ayetle pekiştirmek isterim: 

Yunus 109. Sana vahyedilene uy ve Allah hüküm verinceye kadar sabret. O, hâkimlerin en hayırlısıdır. >> Peygamberimize "sana vahyedilene uy" dendiğine göre bizim de ona vahyedilmiş olan Kuran'a uymamızı söylemiyor mu bu ayet. Kuşkusuz evet.

Hadislerin doğru veya uydurma oldukları konusunda yapılabilecek tek çalışma, o hadisin Kuran'a yüzde yüz uygun olduğunu ve hiçbir ayetle çelişmediğini teyit etmek olabilir. Hiçbir hadis, Kuran ayetlerinin yerine veya üstüne geçemez. Hadis okuyorsanız dahi, o hadisle ilgili son sözü mutlaka Kuran söyleyecektir.

Yüce Allah'ın kelamı olan Kuran mı doğrudur ve HAK GERÇEKTİR yoksa birilerinin "bunu peygamberimiz söyledi" diye ilettiği ve Kuran'a aykırı olan insan sözleri mi?

Güzel bir söz, anlamlı bir söz, Kuran’a uygun her söz peygamberimiz tarafından söylenmiş olabilir. Benzer sözler Allah dostu herhangi bir mümin tarafından da söylenmiş olabilir. Bunun dışında, Kuran’a uygun olmayan hiçbir sözü peygamberimiz söylemiş olamaz. Bunu iddia etmek bile şirktir, günahların en büyüğüdür.

BAŞKA ÖRNEKLER DE İSTERSENİZ, BUYURUN MAİDE SURESİNİ OKUYUN LÜTFEN:

Maide 44: . . . . Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, KAFİRLERİN ta kendileridirler.

Maide 45: . . . . Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, ZALİMLERİN ta kendileridirler.

Maide 47: . . . . Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, SAPKINLARIN ta kendileridirler.

Maide 48: . . . . (ey resul) öyleyse sen de onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, . . .

Maide 49: . . . . Sen de onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, . . .

KENDİNİZİ ALLAH'IN AYEETLERİYLE SINAMAK İSTİYORSANIZ, ŞU YAZIMI DA OKUMALISINIZ: MÜSLÜMAN MISINIZ, YOKSA MÜŞŞAMAN MI?

Konunun daha rahat anlaşılması için Peru'dan antik çağlara ait iki duvar göstermek istiyorum.

Buradaki duvarların hangisinin gerçekten antik çağlara ait olduğunu hemen söyleyebilirsiniz değil mi? Her ne kadar klasik tarihçiler hepsini İnka'lar yapmış deselerde, gerçek pek öyle demiyor. Mega taşlarla yapılan kısım İnka'lardan çok daha eski dönemlerde yapılmış. İnka'lar ise soldaki resimde görülen ve orijinaline göre çok eğreti görünen üst kısmı eklemişler. Bu tarihçiler kısa zaman öncesine kadar da "tarih Sümer ile başlar" diye tutturmuşlardı, sonra Süme'den 6 bin yıl daha eski Göbeklitepe bulundu.


Peki İslam dinine sokulan, eklenen hangi hadisin gerçek, orijinal ya da ekleme/uydurma olduğunu bu kadar kolay ayırt edebilir misiniz? Asla. Ne kadar emin olduğunuzu söyleseniz de, hepsi ancak "zan" olarak kalır ve Allah diyor ki "zannın bir kısmı günahtır".

“HER DAİM ARANIZDADIR ALLAH’IN ELÇİSİ” DİYOR AYET.
PEKİ NEREDE BU ELÇİ? HZ. MUHAMMED SON ELÇİ İSE, BUGÜN HÂLÂ ARAMIZDA BİR ELÇİ NASIL OLABİLİR? 
 

KURAN, HZ. MUHAMMED'İN BİZE TEK GERÇEK EMANETİ... SIKI SIKI SARILIN, SAHİP ÇIKIN BU EMANETE !


……....ARAMIZDAKİ EBEDÎ ELÇİ….……… MESİH ........ KURAN'DIR

EVET MESİH:

.                             MESİH NE ZAMAN GELECEK                                    .

                “İsa Mesih, Allah'ın kelamı ve Resulüdür” (Nisa 171).  
                 MESİH  =
  1. ALLAH’IN KELAMI 2. ALLAH’IN RESULÜ

Şura 3. Ayet. Azîz ve Hakîm olan Allah, Sana ve senden öncekilere işte böyle vahyetmektedir. Şura 51. Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder.  Şura 52. İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı vahyettik.

  • Demek ki “1. Kuran Allah’ın kelamıdır

 "Allah’ın resulü aranızdadır” (Hucurat 7.) Bu ayet genel bir hükümdür, tüm zamanları kapsayan. Aramızda yaşacan canlı bir insan resül kalmadığına göre aramızdaki resül KURAN’dır.

  • Demek ki «2. Kuran Allah’ın resulüdür.»

MESİH KELİMESİ MESHETMEK KELİMESİNDEN GELİR. İNSANLARI MESHEDEN, DOKUNUŞUYLA ARINDIRIP TEMİZLEYEN. Abdest alırken başımızı ve ayaklarımızı mesetmemiz de aynı kelimeyle ifade edilir.

Kuran'a dokunarak sayfalarını çevirdiğimizde, aslında Kuran da bize mesh eder/dokunur/ovar/sıvazlar.  KURAN'I MESHEDERİZ VE KURAN BİZİ ARINDIRIP TEMİZLER.

SON PEYGAMBERİMİZ SEVGİLİ HZ. MUHAMMED GELMİŞ YAŞAMIŞ VE EBEDİYETE İNTİKAL ETMİŞTİR. MESİH İSE HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBER OLUŞUNUN ARDINDAN GELECEKTİ VE ÖYLE DE OLMUŞTUR ZATEN.

  • KURAN, HZ. MUHAMMED PEYGAMBER OLDUKTAN SONRA İNMİŞTİR, TOPLATILMASI VE KİTAP HALİNE GETİRİLMESİ İSE ONUN EBEDİYETE İNTİKÂLİNDEN SONRA OLMUŞTUR.

  • KURAN İNSANLARI DOĞRU YOLA KILAVUZLANDIRAN REHBERDİR, İNSANLARIN KURTARICISIDIR

    YANİ;

      • RESUL = MESİH = KURAN = RESUL = MESİH = KURAN 
         =>>
            RESUL/MESİH ARAMIZDADIR    

 BİR BAŞKA AYET İSE “SESİNİZİ ALLAH’IN ELÇİSİNİN SESİNİN ÜZERİNE YÜKSELTMEYİN” DİYOR.

ALLAH’IN ELÇİSİ (KURAN) ARAMIZDAYSA, MESİH (KURAN) BİZİMLEYSE, İNSANLARIN KENDİ KEYİFLERİNE GÖRE UYDURDUKLARI KURAN'A AYKIRI BU SÖZLER DE NEYİN NESİ?

NUR SURESİNDEN "İFTİRACILAR" İÇİN SÖYLENEN AYETLERİ OKUYALIM MI: SUREDE ANLATILAN OLAY FARKLI OLSA BİLE, KONU, HERHANGİ BİRİNİN SÖYLEDİĞİ BİR İDDİANIN DOĞRU MU YOKSA YALAN MI OLDUĞUNU ORTAYA KOYMAK İÇİN GEREKLİ ŞART DEĞİL MİDİR: 4 TANIK? 

13. İddialarına dört tanık getirmeleri gerekmez miydi? Tanık getiremediklerine göre onlar Allah'ın yanında yalancıdırlar.
14. Eğer dünyada ve ahirette Allah'ın lütuf ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı, içine düştüğünüz şeyden dolayı size kesinlikle büyük bir azap dokunurdu.
15. Hani siz onu dillerinize dolayıp, kendisi hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi aranızda yayıyordunuz. Ve bunun önemsiz olduğunu sanıyordunuz. Oysaki bunun Allah'ın yanında önemi çok büyüktür.
16. Ve onu duyduğunuz zaman: "Bunu konuşmamız bize yakışmaz. Seni tenzih ederiz! Bu büyük bir iftiradır." demeniz gerekmez miydi?
17. Allah size öğüt veriyor: Eğer iman etmiş kimselerseniz, böyle bir şeyi yapmayı ebediyen yasaklıyor.
18. Allah, size ayetlerini beyan ediyor. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir.

KURAN'A AYKIRI OLAN HADİSLER İÇİN "PEYGAMBERİMİZ BÖYLE DEDİ" DİYENLERİN DÖRT TANIĞI VAR MIDIR? DÖRT TANIKLARI YOKSA ONLAR ALLAH NEZDİNDE YALANCILARDIR, BİZİM NEZDİMİZDE DE YALANCIDIRLAR.  
    
KİMDİR SESLERİNİ KURAN'IN ÜSTÜNE YÜKSELTEN, "KURAN'I BIRAK, BUNA BAK" DİYEN İNKÂRCILAR??

Allah’ın Elçisinin bize emanet ettiği ve Allah’ın korumakta olduğu Kuran’ı Neden Anlayamıyorlar ve Seslerini Allah’ın Elçisinin (KURAN’ın) Üzerine Çıkarmaya Uğraşıp Duruyorlar?      

Siz Kuran’daki her şeyi anlayacağınızı mı zannediyorsunuz? Eğer henüz anlayamadığımız bir ayet varsa demek ki henüz anlaşılma vakti gelmemiştir, veya eğer BİR BAŞKASI ANLAMIŞ DA siz anlamıyorsanız demek ki sizin anlama vaktiniz gelmemiş. Yazının sonundaki notları okuyup anlamaya çalışın lütfen.

Anlamadıkları şeyleri de anlamış gibi göstermek için keyiflerine göre hadis seçip, alıyorlar ellerine borazanı, "kulakta kulağa" duyduklarıyla dedikodu yaparak çiğniyorlar ölmüş atalarının, kardeşlerinin etlerini.

Durun Lütfen! Henüz anlamadıysanız, İyi insanlar olup sabırla bekleyin, anlamadığımız yerde bizler de beklemekte ve AKIL VE BİLİMLE doğrusunu yine KURAN'da bulmaya çalışmaktayız.

Ve,

ANLAMADIYSANIZ, ANLAMADIĞINIZI KABUL EDİN, İLLA ANLAYACAĞIM DİYE KURAN, VİCDAN VE BİLİM DIŞINA ÇIKIP ÇÖZÜMLER ARAMAYIN, YOKSA YOLDAN SAPMIŞLARDAN OLURSUNUZ VE BUNUN FARKINA BİLE VARMAZSINIZ. PEKÇOK SÖZDE ALİM BUNU YAPIYOR, TAM OLARAK ANLAMADIKLARI HATTA NE ANLATILDIĞINDA DAİR EN UFAK BİR İLİMLERİ OLMADAN, ANLAMADIKLARI AYETLERİ TUHAF VE GERÇEKLERDEN UZAK HAYALİ VE MASALSI OLAYLARLA AÇIKLAMAYA UĞRAŞIYORLAR.

BÖYLE SÖYLÜYOR ALLAH'IN KİTABI, LÜTFEN BU KADARINI OLSUN ANLAMAYA GAYRET EDİNİZ!

BÖYLE ANLIYORUM BEN, DOĞRUSUNU ELBETTE ALLAH BİLİR.

HZ. MUHAMMED’İN GÜNAHINI ALMAK

Dedikodu yapmanın ve özellikle de yalan ve yanlış şeyler söylemenin kötü ve günah olduğunu kabul etmeyen yoktur herhalde. Hepimizin sözüne güvendiğimiz veya güvenmediğimiz insanlar olabilir, ancak hiç kimse elinde yeterli bir kanıt olmaksızın kimin gerçekten doğru ya da yalan söylediğini bilemez, bilemeyebilir. Kendimiz şahit olmadıkça, bize söylenen her haberi, her sözü (hadisi) doğruluk testinden geçirmek zorundayız. Bu konuda çok net bir ayet, kesin bir emir vardır: Hucurat suresi 6. Ayet.

Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra yaptığınıza, ettiğinize pişman olursunuz.

Bilimle bire bir uyumlu olan Kuran bu ayet ile her haberin ve her sözün doğruluğunun araştırılmasını emretmesi, bilimin de her teorinin test edilip doğrulanmasını şart koşma prensibiyle yine bire bir uyumludur.

Peki Müslümanlar hem Yüce Allah’ın hem de bilimin emrettiği bu doğrulama işini yapıyorlar mı? Maalesef hayır. Büyük bir çoğunluk yapmıyor ve bu yüzden yalan yanlış haberlere, sözlere, hadislere temelsiz bir şekilde uyarak akla ve Kuran’a uymayan sözleri de “kesin doğru” olarak kabul ediyorlar.

Peygamberimizin söylemiş olabileceği sözlerin tamamı Kuran’a uygun olmak zorundadır, aksi takdirde Yüce Allah onu hemen öldüreceğini Hakka suresinde bildirmiştir:

44- O (peygamber), bize isnaden bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı,       
45- Elbette biz onu bundan dolayı kuvvetle yakalardık.   
46- Sonra da onun şah damarını keser atardık.    
47- O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.

Yüce Allah’ın sözleri Kuran’dır, Kuran’dadır. Demek ki, peygamberimize atfedilen her hadisin Kuran’a uygun olup olmadığı araştırılıp test ve teyit edilmelidir. Aksi halde sevgili peygamberimizin günahını almış oluruz. Yanlış hadisleri savunanlar ise en fazla günah alanlardır. Yüce Allah hepimize günahların büyüklerinden sakınabilmeyi nasip etsin.

 Hz. Muhammed’in günahını almakla ilgili örnek ayetleri, ibret olması açısından özellikle kendi adını taşıyan surede bile inceleyebiliriz: Muhammed Suresi:

1. O (Allah), küfre/yanlışa sapanın işlerini boşa çıkarır.

2. İman edip salih emellerde bulunan (hayra ve barışa yönelik işler yapanlar) ve Rablerinden Muhammed’e hak olarak indirilene inananların kötülüklerini, günahlarını (Allah) bağışlar ve hallerini düzeltir.

3. Bunun sebebi şudur; küfre/yanlışa batanlar batıla uymuşlardır, iman edenler ise Rablerinden gelen hakka uymuşlardır. İşte Allah insanlara kendi durumlarını böyle haber verir.

Zaten çok açık ve net olan bu ayetleri herkesin kolayca anlayacağı şekilde daha da kolaylaştırmaya çalışalım.

  • Ey insan! Üçüncü ayette işaret edilen kendi durumunu bir düşün…bakalım sen bu ayetlerin emrettiği yolda sadece Rabbinden hak olarak indirilene mi iman ediyorsun yoksa başka insanların yazıp çizdiklerine mi inanıyorsun? İman edenler Rablerinden gelen hakka uymuşlardır diyor ayet, sen Rabbinden gelen tek hakkın, ikinci ayette açık açık Hz. Muhammed’e indirildiği yazılan Kuran olduğunu bilmiyor musun? Sevgili peygamberimize Kuran dışında indirilen başka bir şey var mıdır?

  • Yine aynı üçüncü ayet, Hz. Muhammed’e indirilen dışındakilere iman edenlerin “batıla uymuş kimseler” olduklarını sana bildirmiyor mu? Hadis kitapları Rabbinden mi indirilmiştir yoksa peygamberimizin ölümünden sonra kulaktan kulağa aktarılan sözlerden mi derlenmiştir? Yoksa sen hadis kitaplarının peygamberimiz zamanında yazılmadığını, onun ölümünden senelerce sonra derlendiğini bilmiyor musun? Bazıları 200 yıl sonra diyor bazıları 50 yıl sonra diyor, hiç fark etmez. Peygamberimiz yaşarken yazılmadığı kesin çünkü o, Kuran’dan başkasını yazdırmaz, söylemez. Hatta onun zamanında yazılmış bile olsa, peygamberimiz bunları bizzat tasdik etmediyse kesinlikle delil kabul edilemez. Neden mi? Bu konuda başka bir yazımdan kısa bir alıntı yapmak isterim:

Burada bir parantez açmak şart oldu: bu bağlantıları yapamayan ya da yanlış yapan belki de iyi niyetli fakat cahil pek çok kimse İslam dinine ve toplumuna, insanlara akıl almaz zararlar vermişlerdir ve çok yazıktır ki bu durum halen devam etmektedir. Yukarıya kopyaladığım örnek bazı ayetlere, özellikle Zümer 27. ve İsra 89. ayetlere rağmen, Kuran’ı bir kenara bırakıp -hatta boş verip- asırlar öncesinde ölmüş insanlardan (kendileri çok mübarek insanlar da olsalar) nakledilen kulaktan kulağa oyununa inatla ve azimle devam etmektedirler.

Çocukların oynadığı bu oyunda ilk ve son söylenen sözlerin birbirini tuttuğu çok nadir görülürdü ve zaten oyunun eğlencesi de en sonda bozulmuş olarak ortaya çıkan ifadelerdeki komik farklılıklara gülmekten geçiyordu. Maalesef din konusunda ve İslam üstünde oynanan bu oyun gülüp eğlenmeyi değil, günümüze dek ulaşmış bir bozulmuşluğu, savaşları, zulmü ve zalimliği getirmektedir.    

Elbette ki geçmişten alacağımız çok dersler vardır, fakat dini konularda ders çıkarabileceğimiz söz ve hatıraların doğruluğuna inanmadan önce Kuran’a yüzde yüz uygun olduğunu teyit etmek zorundayız.

Burada betimlediğim kulaktan kulağa oyunu gibi, peygamberimiz kendi zamanında “Allah’tan indirilene uymak anlamındaki Sünnetullah” demiş ve emretmişken, bu söz de onun ölümünün ardından kulaktan kulağa “ehli sünnet olarak peygambere uymak” diye değişmiştir. Resule uymak elbette ki gereklidir ancak, şöyledir ki; peygamberimiz sadece Yüce Allah’tan geleni söyler ve uygular aksi takdirde kendisine ne olacağını Kuran’dan ayetlerle gösterdik. Peygamberimiz “Sünnetullah” yolunda yürümüştür ve bizim de peygamberimizi takip etmemiz emredilmiştir: Sünnetullah yolunda yürümek.

  • Peki nedir Sünnetullah? Yukarıda ayette yazıldığı gibi “Rabbinden Hz. Muhammed’e indirilendir yani Kuran yolunda yürümektir.

  • Yukarıda ayetleri verdim, Hüküm sadece Allah'ın indirdiği (KURAN) ile verilecektir.

Uzun olmasın, başladığımız şekilde dedikodu ve Hucurat suresiyle bitirelim:

Hucurat 12. Ey iman edenler! Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir, Tevvab’dır, Rahim’dir.

Ey güzel insanlar, lütfen sevgili peygamberimizin günahını almaktan vaz geçin artık, yalan yanlış hadislerle ölmüş kardeşinizin etini yemeyin. Yüce Allah’ın emrettiği şekilde Rabbimizin sevgili peygamberimize hak olarak indirdiğine uyun, başka yola sapmayın. Umulur ki Yüce Allah bilmeden işlediğimiz günahların ardından hepimizi bağışlar.    

Selamlar, Sevgiler
İLAVE NOT:
İnsanlar çok merak edip sorguluyorlar: Madem ki Kuran "açık ve net bir kitap" neden inanan insanlar arasında bu kadar kargaşa var ve neden bazı ayetleri hiç anlamıyoruz. 

Çok makul bir soru. Detaylı araştırmadım fakat bildiğim kadarıyla buna uygun cevap verebilen pek olmamış.

Eminim ki bir ilkokul öğretmeni size çarpım tablosunu açıklayıp/öğretip de kitabını size gösterseydi hepiniz kolayca anlayacaktınız ne olduğunu. Bu öğretmenimiz size okuma yazmayı öğreten bir kitap getirip bunu da kolayca öğretebiliyor elbette. Aksi takdirde bu yazıyı okuyamazdınız. Sadece okuma yazma bilerek okuduğunuzu anlar, istediğinizi yazabilirsiniz ve sadece dört işlem ve çarpım tablosuyla da yaşamanız için gereken her türlü temel hesaplamayı yapabilirsiniz. Milyarlarca insan bu şekilde yaşıyor dünyada.

Hal böyle iken, içinde dört işlem de olan ama buradan mikroskobik sinir hücrelerinize, oradan da uzaydaki teleskobik nötron yıldızlarına kadar uzanan bilgileri barındıran ve Yaratıcı'dan geldiğine inandığımızı söylediğimiz bir KİTABIN tamamını anlamayı nasıl ve neden bekliyorsunuz? Hepiniz "dahi" profesörler misiniz yoksa? (profların bile yeterince zeki olmayanları var, o yüzden "dahi" olanları kastediyorum, bu arada). Güzel bir yaşam için gerekli temel bilgiler zaten verilmiş Kuran'da, fakat lise mezunu olmayanlar bile tutmuş diyor ki "ben bu kitabın bazı yerlerini anlamıyorum, öyleyse yokum".

Ayrıca, Kuran'ın tamamının "kolay" olduğunu size kim söylediyse, yalan söylemiş. Zor ve karmaşık olan ve ancak konunun uzmanlarının anlayabileceği yerleri de var fakat Kuran "açık" ve "detaylı" bir kitap ve büyük çoğunluğu kolay. 

Kuran, anlaması zor olan ayetler için diyor ki "Diğer kısmıysa çeşitli manalara benzerlik gösterir ayetlerdir. Yüreklerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onları tevil etmek (farklı anlamlara çekmek/yormak) için manaları açık olmayan ayetlere uyarlar. Halbuki onların tevilini ancak Allah bilir. Bilgide şüpheleri olmayacak kadar kuvvetli olanlarsa derler ki: Biz inandık ona, hepsi de Rabbimizdendir; bunu aklı tam olanlardan başkaları düşünemez." Yani, bazı ayetleri ancak ve sadece bilim ve akıl sahipleri anlayabilirler ve bunu da yaptığımız benzetmelerde apaçık görürler. Ayrıca, alaycı ve inkarcı bir tavırla okursanız zaten hiçbir şey anlayamazsınız, önyargısız ve anlamak için okumalısınız.

Nükleer fizikte araştırma yapan bir profesörün notlarıyla birlikte nöroloji, beyin bilimi çalışan bir doçentin çalışma kitabını önünüze koysam ve her ikisi için de "bunlar gerçekten çok açık ve kolay anlaşılabilir" desem ne derdiniz. Yüzde doksan dokuzunuzun şöyle diyeceğinden eminim "bizimle dalga mı geçiyorsun?" Oysa başka bir fizik profesörü veya bir nörolog, o notları gayet açık bulacaktır.

"Kuantum Mekaniği"nden bir örnek vereyim, kaç kişi bunu anlayacak
     


Bunun adı Dirac Denklemi, çok uzun bir formülün özet hali. Parçacık fiziğinde (kuantum küçüklüğü seviyesinde evreni oluşturan atom altı parçacıklar) İngiliz fizikçi Paul Dirac tarafından 1928'de türetilen göreli bir dalga denklemidir. Serbest biçiminde veya elektromanyetik etkileşimler dahil olmak üzere, elektronlar ve kuarklar gibi paritenin bir simetri olduğu tüm spin-1⁄2 ağır parçacıkları tanımlar.

Dahi profesörlerden değilseniz siz anlamadınız belki ama bu konunun uzmanı bilim adamları tanıyıp anlıyorlar. Benzer durum anatomi, nöroloji, embriyoloji, uzay, evren vs gibi diğer konular için de geçerli.

"Düşünüyorum, öyleyse varım" diyorsunuz fakat insanın ve evrenin derin bilgilerini bilmediğiniz halde Yaratıcı'nın gönderdiği Kuran'daki her şeyi anlayacağınızı zannediyorsunuz. Size desem ki "İnsanı ve evreni anlamadığınıza göre; düşünemiyorsun, öyleyse yoksun", ne cevap vereceksiniz? Makul olup tekrar düşünün neyi inkâr ettiğinizi. 

Kapsamlı bir kitap düşünün, içinde ilkokul ortaokul konuları ve genel günlük hayat bilgilerinden kuantum fiziğe, beyin ve sinir sistemi ile embriyoloji bilgilerine ve hatta uzayın kozmolojik detaylarına kadar farklı konuları uzmanlık derecesinde tarif ediyor. Kitabı eline alan bir üniversite mezunu bile tutup şöyle diyecektir "bunun çoğu yerleri anlaşılabilir ve açık ama bazı kısımları çok karışık ve sanki bizimle alay ediyor, olmaz öyle şey, çok saçma şeyler". İşte, size Kuran'ı tarif ettim.

Bazıları ilaveten soruyor: "Kuran'da böyle kodlamalar, ileri derece bilgiler varsa, bunların bulmamız gerektiğini de bildirmesi gerekmez mi?". Bunu söyleyen pek çok ayet var ama fark etmiyorlar: "içinizde ve uzayda pek çok kanıtlar var" diyor "ancak ilim sahibi olanlar görüp anlar" diyor ve "araştırıp öğrenmeyecek misiniz" diye soruyor. Araştırınca da işte bu yazdıklarım ortaya çıkıyorlar birer birer, hepsi modern bilimle kanıtlanmış. Şu yazıya hızlıca bir göz atın bilimle Kuran'ın %100 aynı olduğunu göreceksiniz ==> buradan okuyabilirsiniz.

Üniversite mezunu, hatta doçent veya profesörler bile Kuran'a aynı şekilde negatif önyargıyla yaklaşabilirler. Kendi konuları dışında, anlamadıkları bilmedikleri şeylerle/ifadelerle karşılaşınca "olmaz öyle şey, saçma" diyeceklerdir/diyorlar. Oysa önyargılarını bırakıp ciddiye alarak kendi bilgisi kapsamında Kuran'ı değerlendiren bir fizik profesörü, saçmaymış gibi duran 31 tekrarda evreni oluşturan 31 çift parçacık sayısıyla ve toplam 114 surede bunların renklendirilmiş 57 çift parça sayısıyla karşılaştığında şaşkınlığını gizleyemeyecektir. Aynı şekilde, bir nöroloji profesörü de tuhaf gibi görünen benzetme ve ipuçlarının aslında tam da sinir sistemini ve nöronları tarif ettiğini kolayca fark edecektir.

Şunu da sıkça dile getiriyorlar: Sürekli korkutan, ceza vermekten, azaptan, yakmaktan bahseden bir Yaratıcı olur mu? Öncelikle, ceza vermekten bahsedildiğinden çok daha fazlası kadar affetmekten de bahsediliyor. Kuran'da "ceza" kelimesi 117 kez geçerken "affetmek" kelimesi 234 (tam 2 katı) kez geçiyor. Cezaevi olan Cehennem ve ödül evi olan Cennet ise aynı sayıda geçiyorlar: 77 kez. Niyet ve algınızın nasıl çalıştığı çok önemli. Eğer siz sürekli yaramazlık yapıp da her defasında bunun sonuçlarından kurtulmayı umuyorsanız, "ceza" kelimesi size çok çok ağır gelecektir. Size bunun iki katı kadar affetmekten bahsedip, bir daha yaramazlık yapmazsanız size kat kat fazlasıyla ödül vereceğim denmesi ise göz ardı ediliyor. Bunun adına "algıda seçicilik" diyoruz. Diplomanızı alana kadar uslu durursanız, sonrasında zaten ne isterseniz yapabileceğiniz söyleniyor size, fakat siz kopya çekip ders çalışmadan sınıf geçmek peşindesiniz. O yüzden "ceza ve azap" kelimelerini görüyor, fakat daha fazlası olan affedilmek ve büyük ödülü ıskalıyorsunuz. 

Makul bir soru daha var sorulan: Dünyada çok iyi kalpli insanlar var fakat Allah'a ve Kuran'a inanmıyorlar. Böyle iyi insanları cezalandırmak doğru mu? Öncelikle, eğer bu iyi insanlar "Yaratıcı Allah" ve Kuran" konularından habersiz iseler, onlara herhangi bir ceza verilmez. Haberdar edildiğiniz ve uyarıldığınız halde inkar ederseniz, o zaman cezadan kaçış yok gibi duruyor. Trafik kurallarına saygılı, çok iyi ve usta bir şoför olabilirsiniz. Ancak, her hangi bir kontrolde polisler sizi durdurup ehliyetiniz olmadığını, hiç ehliyet almadığınızı görürlerse, o zaman çok iyi bir şoför olduğunuzu anlatıp, size ceza yazmamaları için ikna edin polisleri. Sonra da baştaki soruya siz cevap verin.

Yaklaşık 50 kadar, farklı dallarda uzmanlık gerektiren bilimsel kanıtlar buldum ve bunları yazmaya çalışıyorum. Kuran'da henüz anlamadığım hususlar var elbette, fakat bunun iki cevabı olabilir. Birincisi bazı konuları biz kendimiz fark etmeyebiliriz, ta ki bir ilham gelene, kafanızda "aha, burada anlatılan tam da şuna benziyor" diyene kadar. Alt yapınızın da hazır olması, bu ilhamı değerlendirecek eğitim, genel kültür ve zekânız olması gerekiyor. Allah tutup da karadeliklerle ilgili bir ilhamı, ilkokul mezunu birine verecek değil sonuçta. Dilerse onu da yapabilir elbette fakat Kuran'dan sonra her şeyin, O'nun koyduğu evrensel, doğa yasaları içinde işlemesi gerekiyor. İkinci sebep, insanoğlu olarak henüz çözemediğimiz ve dolayısıyla bilmediğimiz epey konular var. Bulup öğrendikçe, Kuran'da anlamadıklarımız da anlaşılır olacaktır.

Kuran'da fark ettiğim hususlar, bilimsel verilerin çok ötesinde bilişsel ve vicdani noktalar da içeriyorlar. İnananların kabaca bir ifadeyle yüzde doksan dokuzu Kuran'ı değil, efsaneleri, masalları ve geleneklerini yaşıyor ve savunuyorlar. Yaratıcıya iman konusunda hemfikir olunsa da, onlara Kuran'daki gerçek ifadeleri söylediğiniz zaman, kendilerinin "kafirler" diye niteledikleri gibi Kuran'ı inkar ediyorlar ancak bu şekilde kendilerinin de kafir=inkar edenler olduklarından bihaberler. İnanmayanlar da (ateist, deist vb.) onlardan pek farklı değiller, onların yaptığı da şu: Kuran'ı doğru anlamadan, o yanlış bilen inananların masalları, efsaneleri gibi zannedip onun üzerinden bilgisizce, "olur mu canım böyle şey" diyerek "masal felsefesi" yapıyorlar.

Bilimsel olmayan bazı konulara hafiften dokunduğum yazılar da yazdım. Fakat asıl yanlışlıkları, gördüğüm bilimsel kanıtları tamamlayıp bunların kabul görmesinden sonra, kısmet olursa yazacağım inşallah

Bitirirken, size değerli profesörlerimizden bir örnek vereyim, hem de zekâsı ve eğitimi, genel kültürü çok yüksek bir jeolog: Kuran'ı iyi bildiğini söyleyen Sevgili Prof. Celal Şengör hocamız, kendi uzmanlık alanındaki bir ayetle ilgili olarak "yahu ben biliyorum bunun yanlış olduğunu" demişti. Çünkü ayette yazılanın ne olduğunu anlamamıştı: Celal Hoca da diğer pek çok insan gibi o ayette yazılanın "Dağ olan yerde deprem olmaz" dediğini zannediyormuş. Oysa öyle demiyor ayet, "Yeryüzü/arz/dünya sizi sarsmasın diye koca dağlar koyduk" diyor (Nahl suresi 15. ayet).

Olaya sadece "dağın olduğu yer" ya da "deprem" değil, bütün dünya olarak bilimsel açıdan baktığımızda, dağların yeryüzü için bir dengeleyici olduğu zaten kanıtlanmıştır. Dağlar konusu Dünya Ekonomik Forumunda önemli yer tutar ve bu konuyu inceleyen pek çok bilimsel vakıf ve bilimsel kurum vardır. Yani dağlar dünyamızda gerçekten çok önemliler ve yaşamın dengesini sağlayan en büyük unsurlardan birisidir. Bu denge bütün dünyayı kapsıyor, ayet sadece dağın olduğu yerden de bahsetmiyor. Ayrıca, deprem gibi "sarsılmayla" ilgili global bir katkı da sağlıyor zaten ve bu konuda da bilim adamları hemfikirler.

https://www.weforum.org/agenda/2019/04/why-mountains-matter-more-than-you-think/

https://www.oneearth.org/why-mountains-matter/ 

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO): FAO'ya göre dağların önemli olmasının yedi nedeni: 
1. Dağlar Su İçin Önemlidir, çünkü dağlar dünyanın "su kuleleri"dir ve gezegenimiz için tüm tatlı su kaynaklarının yüzde 60 ila 80'ini sağlar. Bununla birlikte, mevcut tüm kayıtlar, dünyanın dört bir yanındaki sıradağlardaki buzulların iklim değişikliği nedeniyle geri çekilmekte ve yok olmakta olduğunu göstermektedir. Son on yılda en az 600 buzul tamamen yok oldu ve bu da aşağı havzada yaşayan milyarlarca kişinin bağımlı olduğu su kaynaklarını etkiledi.

2. İklim değişiklikleri afetleri tetiklediğinden, Dağlar Afet Riskinin Azaltılması İçin Önemlidir. Çığlar, çamur akıntıları ve toprak kaymaları akıntı yönünde yuvarlanıyor, çıplak ormanları yok ediyor, toplulukları ve nüfusu su basıyor.

3. Dağ destinasyonları küresel turizmin yaklaşık yüzde 15-20'sini çektiği ve önemli kültürel çeşitlilik, bilgi ve miras alanları olduğu için Turizm için Dağlar Önemlidir. Dağ turizmi uzak ve izole bölgelerde ekonomik kalkınmayı teşvik etme potansiyeline sahip olsa da, birçok dağ topluluğu hala fayda sağlayamıyor ve yoksulluk içinde yaşıyor.

4. Dağlar Gıda için Önemlidir çünkü tarımsal biyolojik çeşitliliğin önemli merkezleridir ve pirinç, patates, kinoa, domates ve arpa gibi sofralarımıza gelen birçok gıdaya ev sahipliği yapar. Yine de, gıda kıtlığı ve yetersiz beslenmeye karşı yüksek hassasiyete sahip dünyanın en aç halklarından bazılarına ev sahipliği yapıyorlar ve iklim değişikliği dağ tarımını etkiliyor.

5. Dağlar Gençler İçin Önemlidir, çünkü güzel manzaralara rağmen, özellikle kırsal kesimdeki gençler için dağlarda yaşam zor olabilir. Başka yerlerde iş aramak için köylerini terk etmeleri, gençlerin yokluğuna ve artan işgücü sıkıntısına yol açtı. Dağlardan göç, terkedilmiş tarım arazilerinde artışa, bozulmaya ve sıklıkla orman yangınlarına yol açar. Topluluk düzeyinde, kültürel değerler ve eski gelenekler kaybolur.

6. Dağlar Yerli Halklar İçin Önemlidir çünkü birçok dağlık bölge, değerli bilgilere, geleneklere ve dillere sahip olan ve bunları sürdüren eski yerli topluluklara ev sahipliği yapmaktadır. Dağ halkları dikkate değer arazi kullanım sistemleri geliştirmiş ve iklim değişkenliğine nasıl uyum sağlayacakları konusunda nesiller boyu birikmiş çok sayıda bilgi ve stratejiye sahiptir.

7. Dağlar Biyoçeşitlilik için Önemlidir çünkü dünyadaki biyolojik çeşitlilik sıcak noktalarının yarısı dağlarda yoğunlaşmıştır ve dağlar karasal biyolojik çeşitliliğin yaklaşık dörtte birini destekler. Dağlar, goriller, kar leoparı ve heybetli tahr gibi nadir hayvanlara ve orkide ve lobelia gibi çarpıcı güzellikteki bitkilere ev sahipliği yapar.

Sizi birkaç muhteşem dağ resimleriyle uğurlayalım:


ERİYEN BUZULLAR, BOZULAN EKOSİSTEM

  
6150 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam875
Toplam Ziyaret1127984
Linkler