• KURAN'DA MİKROSKOBİK & KOZMOLOJİK BİLGİLER
    • gereçler: bilim sağduyu bilgi inanç vicdan akıl adil sabır özgürlük
    • Bilim Işığın, Gölgen Cehaletin.
    • Kaçamayacaksın ışıktan, Gölgen ortaya çıkacak
  • Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/profile.php?id=100079071813049
  • https://www.twitter.com/@asronspace
  • https://www.instagram.com/kilavuzoglu.mustafa/
  • https://www.youtube.com/channel/UCFVG7clKZdbDuVuLZ3T68jA
Kehf - Sebe iliskisi : Star Gate - Alemler Arasi Gecis

KEHF, SON BÖLÜM: BU BAHÇE BİLDİĞİNİZ BAHÇELERDEN DEĞİL – SEBE HALKI VE STARGATE....

Kehf suresinde anlatılan olağanüstü, mucizevi olaylarla ilgili yazımı bitirdiğimde bir eksik olduğunun farkındaydım. Bir tarafta 300 yıl uyutularak tekrar uyandırılan gençler, diğer tarafta “iki denizin birleştiği yerde” ortaya çıkan ilim sahibi bir kulun, gelecekte neler olacağını bilerek bazı eylemlerde bulunması ve nihayet uzayda bir karadelik ortaya çıkarıp enerji bazlı canlıların gezegenini kurtaran Zülkarneyn. Kuran bu canlıları “cin” olarak adlandırıyor, bilimsel tanımına odaklanın ve bu kelimeyi duyup da halk arasında dolaşan masallardan bahsettiğimizi düşünmeyin, S-elektronlardan oluşan başka canlıları düşünün.

Sure içinde bütün bu olağanüstü maceraların arasına sıkışmış gibi duran “iki bahçe sahibi” zengin bir insanın inançsızlığını ve sonundaki hüsranını anlatan, bu haliyle de çok sıradanmış gibi duran bir hatıra yer alıyor. Kendi kendime bu hatıranın bütün diğer mucizevi olaylar arasına katılmış olmasının yeri ve anlamı ne olabilir diye düşünüp şöyle diyordum: “sadece bu ayetlere bakıp mucizevi bir şey anlamak zor”. Aklıma gelen bazı fikirler vardı fakat bunları Kuran’da bulup teyit etmem gerekiyordu. Mucizevi oldukları aşikâr olan olayları fizik ve kozmolojinin geldiği son noktadaki gelişmelerle birleştirip bilimsel karşılıklarını yazarken ilk bakışta sıradanmış gibi görünen bu bahçe sahipleri hatırası kenarda beklemek zorunda kaldı.

Galiba nihayet, sıradanmış gibi duran bu iki bahçe sahiplerinin, aslında olağanüstülük konusunda diğerlerinden hiç de geri kalmayan gerçek mucizevi tarafının ne olduğunu, yine bilim ışığında anlama vakti ve sırası inşallah gelmiş olmalıydı: Star Gate, yani Yıldız Geçidi, daha doğrusu "Evrenler Arası Geçiş".

Bu olağanüstü olayları aklımızı zorlanmadan özümseyebilmek ve burada yazacaklarıma temel oluşturması açısından surenin diğer bölümlerini anlatan yazılarıma bir göz atmak yararlı olabilir. Bu yazıyı da önyargısız bir şekilde okuduğunuzda, masallardan mitolojiden bahsedilmediğini, bilimsel olarak gerçekten yaşanmış olduklarını inşallah anlayacaksınız.

http://www.asronspace.net/?Syf=26&Syz=736235&/Kehf:-Mucizeler-Diyar%C4%B1nda-Bir-Gezinti%C2%A0 

https://www.asronspace.net/?Syf=26&Syz=736989&/Z%C3%BClkarneyn-Yec%C3%BCc-Mec%C3%BCc:-Gravitasyon-Dalgalar%C4%B1-ve-Karadelikler 

https://kuranmucizeler.com/kehf-suresi-hz-hizir-hz-idris-ve-hz-musa-nin-anilari

Her zaman bilim… Bahçe sahiplerini açıklamak için de yine fizik, kimya, biyoloji ve kozmolojiye yüzeysel de olsa bir göz atmamız gerekiyor.

Evrenin yapısı incelendiğinde, bizim varlık alemimizi (uzayımızı) oluşturan elektronlar, fotonlar quarklar gibi 31 adet temel yapıtaşı, atom-altı parçacıklar/elementler olduğu bulunmuştur. Fiziğin en son teorisi (SUSY) ise tüm bu yapıtaşlarının ters dönüşlü (opposite spin) süper-simetrik karşılığı olması gerektiğini söyler, böylece süper-simetrik karşılıklarıyla birlikte bu sayının 62 olması lazımdır. Madde – anti madde ifadeleri yaygın olarak bilinir, her temel elementin zıt/ters elektrik yüklü bir anti parçacığı vardır ve bunlar zaten bulunmuşlardır. SUSY teorisinde ise buna benzer şekilde bütün parçacık ve anti parçacığın da zıt/ters dönüşlü bir süper-simetrik karşılığı olmalıdır. Matematik modellemeler buna işaret ediyor fakat henüz bulunamamışlardır.  Başka teorilerde de paralel veya ayna evrenler ve farklı uzayların da var olması gereğine işaret edilirken, Kuran doğrudan veya dolaylı olarak bu keşif ve teorilerin dördünü birden teyit ediyor:

  1. Bizim uzayımız/alemimiz 31 adet nimetten yaratılmıştır. https://kuranmucizeler.com/rahman-suresinde-31-kez-tekrarlanan-oyleyse-siz-ikiniz-rabbinizin-hangi-nimetlerini-yalanliyorsunuz-ve-31-temel-parcacik-elementary-particles

  2. İki yük sahibi diye nitelendirdiği insan ve cinlerin birbiriyle etkileşimi ile her uzayın zıt/ters tarafı olmasını söyleyen süper-simetrik yapısını, 31x2=62 elementi bildiriyor https://kuranmucizeler.com/cinler-31-supersimetrik-karanlik-parcacigin-olusturdugu-alemde-yasayan-gorunmez-ve-kendilerine-insanlar-gibi-sorumluluk-yuklenen-varliklar

  3. Pek çok ayette 7 adet farklı gök yaratıldığını söyleyip 7 farklı uzay olduğunu bildiriyor

  4. İnsanların çamurdan (quark + gluon plazması) cinlerin ise dumansız ateş diye betimlenen simetrik-elektron (S-elektron), elektrik enerjisinden yaratıldığını ve bizim onları göremeyeceğimizi söyleyerek paralel/ayna evreni bildiriyor. Yani her uzayın da süper-simetrik bir paralel uzayı -eşi- olmalıdır ve bu da Kuran’da her şeyin çift yaratıldığı ifadelerine denk gelir, hem çift temel elementler (31x2 = 62) hem de 7 çift /paralel evren (7x2 = 14) olarak.

 

Matematik, fizik ve kimyada bir kavram vardır: chirality (kiralite). En basit tanımı ile insanın aynada kendisini ters görmesi etkisi gibidir. Kendinizi aynadaki görüntünüzün yerine koyarsanız, sağ eliniz ile sol eliniz, sağ ayağınızla da sol ayağınız yer değiştirmiştir. Daha net anlamak için bir ikiziniz olduğunu düşünün ve onu karşınıza alıp bakın, onun yanında da bir ayna olsun ve aynada da kendinizi görün. Bunlardan hangisinin ikiz kardeşiniz hangisinin ise aynadaki kendi görüntünüz olduğunu anlamanızı sağlayacak olan tek şeydir “chirality”. Aynadaki görüntünüzün canlanıp aynadan çıktığını düşünün şimdi; birinin sağı ve solu yer değiştirmiş olan iki adet siz.

Yandaki resmi iki farklı şekilde tanımlamamız mümkündür. Birinci tanım, bir insanın sol eli ve sağ eli ve bu ellerin üzerinde birbirinin tersi formunda iki molekül. İkinci tanım ise, üstünde bir molekül bulunan sadece sol el ve onun aynadaki görüntüsü (veya üstünde bir molekül bulunan sadece sağ el ve onun aynadaki görüntüsü. Molekül üstünde yazılar olmasa, bu resimde iki ayrı el ve iki ayrı molekül olduğunu nasıl ayırt edebiliriz? Cevap: ayırt edemeyiz. Ancak gerçek hayatta ayırt edebiliriz. Buradaki iki ayrı molekül “kiral”dir, birisi sol el diğeri ise sağ el gibidir. 

 Ayaklar için de durum aynı; ters ayaklar. Bunu biraz açalım. Halk arasında bir söz dolaşır “cinlerin ayakları terstir” diye, hayatımda sadece bir iki kere duymuşluğum vardır. Şimdiye dek hiç ciddiye de almamıştım, ta ki birkaç ay önce bilim ve Kuran’ı bir arada düşünüp de bunu matematiksel ve fiziksel bir temele oturtana kadar. Sadece başlık olarak verdiğim paralel evrenler, kiralite, supersimetri konularıyla sanırım yavaş yavaş sizlerin de aklınızda bir şeyler canlanıyor olmalı.

Ayaklarınıza iyi bakın, aşağıdaki resimlerden soldaki gibi mi yoksa sağdaki gibi mi duruyorlar? Tek yaptığımız, sağ ve sol ayakların yerini değiştirmek. Aynadan çıkmış olan “siz”in sağ ve sol ayaklarını olması gereken yere taşıyıp, gerçek siz ile sağ-sol ayakları eşitlediğimizde böyle olacaktır. 

Kiralite konusu özellikle dünyadaki canlılar için önemlidir ve bildiğimiz hayat kiral moleküllerin varlığına dayanır, aynı yukarıdaki ellerin üstündekiler gibi. Yakın zamana kadar dünya dışında bu türden moleküller bulunamamıştı ancak beş yıl kadar önce galaksi merkezimize yakın bir yerde keşfedilmişler ve böylece dünya dışı canlıların varlığına dair çok büyük bir adım atılmıştır.  https://science.sciencemag.org/content/352/6292/1449  Rahat okumanız için internette arayınca, bu keşfin Türkçe bağlantısını da buldum https://bilimfili.com/uzayda-kiral-molekul-ilk-kez-kesfedildi

Yüce Allah’ın izniyle artık Kuran’ın en gizemli Kehf suresinde açığa çıkmamış mucize kalmayacak inşallah.

Anlatılanların bütünlüğünü sağlamak için Hz. Süleyman’dan aktarılan hatıraları, Sebe halkıyla ve bahçelerle ilgili ayetleri sentezlemekle başlayalım. İlk sırada Hz. Süleyman var çünkü Sebe halkı için olağanüstü olaylar Hz. Süleyman ve Sebe Melike’sinin buluşmalarının ardından başlıyor olmalı. Karşımızda olağanüstü bir karakter bulunuyor: Dağlar, kuşlar ve rüzgâr Hz. Süleyman’ın emrine verilmiş; karıncaların konuşmalarını duyabiliyor, cinlerle, ifrit denilen yaratıklar, uçabilen, dalgıçlık yapan, bina/inşaat ustası olan başka başka bilinçli canlılar onun emrinde çalışıyorlar. Alabildiğine demir ve katran da kullanımlarına sunulmuş. Bu ikisinin birlikte olağanüstü neler oluşturabileceğini Zülkarneyn bölümünün açıklamasında görebilirsiniz.

 27/NEML 15- Andolsun ki biz, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik. Onlar: "Bizi mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah'a hamd olsun" dediler.

NEML 18- Nihayet karınca vadisine geldikleri zaman, bir karınca: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!" dedi.

NEML 19- (Süleyman) onun sözüne gülümseyerek dedi ki: "Ey Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi iş yapmamı gönlüme getir. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat."

34/SEBE 10. Andolsun, Davud’a (Hz. Süleyman’ın babası) tarafımızdan bir lütuf verdik. “Ey dağlar! Kuşların eşliğinde onunla birlikte tespih edin” dedik 

34/SEBE 12. Süleyman'ın emrine de rüzgârı verdik. Sabah gidişi bir aylık, akşam dönüşü bir aylık yol idi. Erimiş bakır membaını da ona sel gibi akıttık. Hem Rabbi'nin izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı. Onlardan da kim emrimizden dışarı çıkarsa ona ateş azabından tattırırdık.

38/SAD 36, 37, 38. Bunun üzerine biz de istediği yere onun emriyle kolayca giden rüzgârı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğer yaratıkları onun emrine verdik.

Basit bilgilerle hesap yaptığımızda bile, dünya çevresi 40bin km, en hızlı rüzgarlar da saatte 200 km olduğuna göre, rüzgarla dünyadaki en uzak yere gidip gelmek en fazla dokuz/on gün sürer. Oysa ayette belirtilen bir ay gidiş, bir ay geliş ile dünyanın çevresini 6 kez dolaşmış oluruz. Hem de ayete göre bu iki aylık yolu sadece günün bir kısmında, sabah ve akşam tamamlıyoruz. Dünya hesabına göre burada bir gariplik yok mu sizce? Hac suresi 47. Ayetteki “Bizim katımızda bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir” kıyaslamasına benzer bir durum fark ediyorsunuzdur.

21/ENBİYA 81. Ve Süleyman'a kasırgayı boyun eğdirdik. İçini bereketlerle doldurduğumuz yere doğru onun emriyle akıp giderdi. Her şeyi bilenleriz biz!

21/ENBİYA 82. Şeytanlardan da onun için dalgıçlık edenleri ve daha başka işlerde çalışanları emrine vermiştik. Onların hepsini zapt eden (kalmalarını ve hizmet etmelerini sağlayan/zorlayan) biz idik

Kasırganın, fırtınanın bildiğimiz gemilere neler yapacağını biliyoruz, kaldı ki Hz. Süleyman zamanındaki basit gemilere. O yüzden, bu fırtınalarla onun gemilerinin denizde hızla yol aldığını düşünenler tekrar düşünmeliler. Bazıları hem cinlerin hem de bu garip, değişik canlıların farklı ülkelerden olan yabancı insanlar olduğunu iddia ediyorlar, uçabilenlerin ise normal kuşlar olduklarını... Oysa yukarıda bilim insanları “farklı uzaylar ve paralel evrenler” olduklarını söylüyorlardı ve Kuran da bunları teyit ediyor diye yazmıştık. Açıkçası bu canlılar bizim dünyamızdan olamazlar, hatta bizim uzayımızdan dahi değiller. “Karıncaların” da bildiğimiz karıncalar olması mümkün değil; nasıl ki “Hüdhüd’ün” kuş değil de uçan bilinçli varlıklardan olduğunu tahmin edebiliyorsak, “dalgıçların” ise suda da nefes alabilen (kurbağa gibi) amfibiler olduğunu anlıyorsak, karıncalar için de belki toprak altında yaşayan başka bilinçli canlıları düşünmeliyiz.

Ayrıca bu canlıları zapt edenin de Hz. Süleyman değil, Yüce Allah olduğunu okuyoruz ayetten. Dünyanın başka memleketlerinden normal insanları zapt etmek için Hz. Süleyman’ın normal insanlardan oluşan, demirle bakırla güçlendirilmiş ordusu yetmiyor muydu? Hz. Süleyman’ın hem paralel evren olan cinlerden hem de farklı uzaylardaki canlılardan işçileri ve orduları olduğu iyice anlaşılıyor.  

     


Buradaki antik buluntular Ortadoğu, Hindistan, Yunan ve Güney Amerika’dan.  Öyle görülüyor ki efsanelerin dayandığı bazı ortak gerçekler olması ihtimali epey yüksek: Farklı uzaydan getirilmiş olan Hz. Süleyman'ın emrindeki uçabilen bilinçli canlılar.

 

Buradaki Amerikan Kızılderili’si Hopi’lerin karınca adamlarına ne dersiniz?

Hopi’lerin mağara duvar çizimleri karınca adamlar

Bu amfibi adam ise bir filim karakteri "The Shape of Water" filminden. 

SEBE 13. Onlar Süleyman için, mihraplardan/kalelerden, heykellerden, havuzlar gibi çanaklardan, yerinden kaldırılamaz kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi, şükür olarak iş yapın! Kullarım içinden şükredenler o kadar az ki!

Yerinden kaldırılamayacak kadar büyük eşyaları, yeteneği olan usta insanlar da yapabilir elbette fakat bunları yerinden kaldırmak mümkün olmayacaksa, nasıl taşıyacaklar? Demek ki insanlardan çok daha güçlü işçiler, ustalar ve sanatçılar gerekiyor ya da bunu yapabilecek üstün teknolojiler. O zamanların teknolojisini biliyoruz, elektrik bile yok.

Heykellerin dinde yasak olmadığını da bu ayet sayesinde anlıyoruz. Genel ahlaka aykırı edepsiz şeyler olmamak kaydıyla sanat olarak yapılan hiçbir şey haram veya yasak olamaz zaten. Ancak ilah edinip tapmak üzere, put olarak yapmak veya var olana tapmak yasaktır.

SEBE 14. Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere fark ettirdi. O, ölü olarak yere düşünce, ortaya çıktı ki, şayet cinler görülmeyeni bilmiş olsalardı alçak düşüren bir azap içinde kalmazlardı.

Takip eden bu 14. ayeti iki sebeple koyuyorum. Birincisi bazılarının zannettiği gibi bu cinlerin dünyadan olmadıklarını yinelemek, diğeri ise cinlerin gaybı bilmek, geleceği görmek gibi bir güçleri olmadığını, aksini iddia edenlerin gözüne sokmak. Yani cinli vs. denilen  insanların falcılık tuzaklarına düşmeyin.

Dünya dışı canlıların varlığı konusunda epey ilerlediğimize göre yavaş yavaş Star Gate Yıldız Geçidinin bile ötesinde Uzaylar/Evrenler arası Geçit gerçeğine adım atmaya başlıyoruz.

39/ZÜMER 63. Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerine (karşı) inkâr edenler ise; işte onlar, hüsrana uğrayanlardır.

55/RAHMAN 33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yeterse geçin gidin. (Allah'ın verdiği) bir “sulta” (güç, yetki, vasıta) olmadan geçemezsiniz.

Bu ayette “farklı uzaylara, paralel evrenlere” geçmekten bahsediliyor ve Yüce Allah müsaade ederse bunu yapabileceğimize vurgu yapılıyor: bazıları uçabilen, bazıları hem suda hem karada yaşayabilen bazılarıysa toprak altında yaşayabilen farklı farklı bilinçli canlıların olduğu başka uzaylara, evrenlere gidebilmek. Bunu başarmak için gereken “sulta”nın ne olabileceğini bir düşünecek olursak, karşımıza Star Gate benzeri bir yapıdan başkası çıkmayacaktır.  “Kasırganın” emrine verilmiş olduğu Hz. Süleyman “bereketli yerlere gidiyor”, hem de yukarıda yazdığım gibi tuhaf bir şekilde. Bir tür Stargate fakat bu, Stargate filmi ve dizilerdekinden biraz farklı olmak zorunda. 1994 yapımı filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.   https://www.youtube.com/watch?v=kiJtZUPvJxY

Yeterince açıklama yaptığımı düşünerek şimdi size hiç anlaşılamamış olan iki ayetin kozmolojik gerçeğini de gösterebilirim.

15/HİCR 87 Andolsun, sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur'an'ı verdik.

15/HİCR 88 Sakın, onlardan bazı çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen!

Üst üste yazılan bu iki ayeti, bir araya getirip düşünebilecek kimse çıkmamış şu koskoca dünyada. Birinci ayetteki “7 çift” için “Fatiha suresi” diyenden tutun da “7 ayeti” diyene, “tekrarlanan yediyi” diyenlere kadar türlü türlü anlam yüklemeye çalışmışlar. Oysa bütün meal yapanlar bu kelimenin “7 çift” demek olduğunu biliyorlar, bazıları da zaten 7 çift olarak yazmışlar, ama kesinlikle açıklayamadan. Takip eden ayetteki “çift” kelimesini ise, cümleyi anlamlı kılabilmek için “karı-koca çift” olarak vermişler. Onlara laf ettiğim zannedilmesin, yukarıda yüzeysel olarak dokunduğum bilimsel gerçekleri bilip bağdaştırmadan anlamaları pek de mümkün olamazdı zaten; orada yazdığım dördüncü maddeyi hemen tekrar okur musunuz lütfen. 7 gök ve her biri çift, 7x2 = 14.

 

Yedi ayrı uzaydan bahsediyoruz ve her biri çift olmak zorunda aynı insan/cin eşleniği gibi. Bu uzaylardaki temel elementler belki aynı bile olsa oralardaki madde yapısını bilmiyoruz, ancak orada evrimleşip gelişen ve Yüce Allah’ın bilinç verdiği diğer canlıları da bilmediğimizi söyleyemeyiz. Kuran yeterince açıklıyor, pek çok ayette bildirildiği üzere fakat “aklını kullanan, bilimde ilerlemiş toplumlar için biz her şeyi yeterince açıkladık”.

41/FUSSİLET 3. Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kur'an halinde ayrıntılı kılınmış bir kitaptır bu.

Şimdi Hicr suresindeki iki ayeti birleştirip tekrar okuyalım: Biz 7 çift gök içinde yarattıklarımızın bazısını bazısından üstün kıldık ve sana gösterdik. Onlardan bazılarına (bazı çiftlere) verdiğimiz üstün nimetlere göz dikme, kıskanma ve ayrıca daha az nimetlendirdiğimiz çiftler için de üzülme. Senin asıl bakman dikkate alman gereken şey, onlardan inanmış olanları koruyup gözetmendir.

Bu bilgilerle aşağıdaki ayeti okuyunca gerçekte ne demek istediğini rahatça anlayacağınızı umuyorum.

17/İSRA 70. Yemin olsun, biz, âdemoğullarını onur ve üstünlükle donattık, onları karada ve denizde binitlerle yükledik. Onları, güzel ve temiz rızıklarla besledik. Ve onları, yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.

İnsanı çoğu yarattıklarımızdan üstün kıldık yazıyor ayette… Fakat açık açık insandan daha üstün canlılar da yarattık deniyor.  İnsan dünyadaki bütün canlılardan üstün olduğuna göre, kimlerden bahsediliyor olabilir?

Artık Sebe’ye geri dönebiliriz sanırım.

Sebe halkı için olağanüstü olaylar da zaten Hz. Süleyman ve Sebe Melike’sinin buluşmalarının ardından başlıyor. Hz. Süleyman’ın dahliyle Sebe’lilerin yurdunda hayat artık normal akışının dışına çıkmıştır; ki onunla etkileşime geçmiş olan bir toplumda hayatın sıradan devam etmesi de pek mümkün olmazdı herhalde. Nesiller gelip geçtikçe sonunda yoldan çıkmış, cinlere tapmaya başlamış olmaları nedeniyle bu toplum helak edilmiş, efsaneler haline gelmişlerdir.

SEBE 19 . . . . . Biz de onları efsanelere çevirdik ve tamamen didik didik dağıttık, . . . .

SEBE 18. Biz onlarla o bereket verdiğimiz memleketler arasında, sırt sırta şehirler meydana getirmiştik. Ve onlarda muntazam gidiş geliş düzenledik. (Onlara): Buralarda gecelerce ve gündüzlerce emniyet içinde gezip yürüyün (dedik).

Sebe’lilerin günlük hayatlarına baktığımızda “sırt sırta verilmiş” bereketli şehirlerde “düzenli ve güvenli” bir şekilde dolaştıklarını okuyoruz. Burada tarif edilen “sırt sırta vermiş bereketli şehirlerin” neresi olduğunu da “düzenli gidiş gelişlerin” ne ifade ettiğini de insan merak ediyor doğrusu. Fakat paralel evren dedikten, yıldız/evren geçidinden bahsettikten sonra biraz da olsa aydınlanmaya başlıyor olmalıyız.  Hz. Süleyman’la ilgili ayetlerde dünya dışı varlıklardan söz edildiğini zaten biliyorken, bu gidiş gelişlerin de dünyanın dışına olduğu fikrinin canlanması gerekiyor kanımca.

Sebe’lilerin Yemen civarında yaşadıklarını düşündüğümüzde, kendi yurtlarının pek de bereketli olacağını hayal etmek zaten zor, onlarla sırt sırta olan şehirler de aynı şekilde. Sonuçta o coğrafya  Hz. Süleyman öncesinden beri binlerce yıldır çöl ve çorak durumda.  Onların bereketi, Allah’ın lütfuyla rahatça gidip gelebildikleri farklı uzaylardan gelmek zorundadır ve büyük ihtimalle de tek bir uzayın çift paralel evreninden. Şimdi bunu da anlayacağız inşallah

SEBE 15. Andolsun, Sebe halkı için kendi yurtlarında bir ibret vardı: Biri sağda biri solda iki bahçe bulunuyordu. Onlara şöyle denilmişti: “Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin. Beldeniz güzel bir belde, Rabbiniz de çok bağışlayıcı bir Rabdir.”

 Sebe’lilerin bir çift paralel evrenle iletişim halinde olduklarını söyleyebiliriz. Kuran’da sağ ve sol kavramları bir taraftan iyi ve kötü insanları belirtirken bir taraftan da yukarıda yazmış olduğumuz gibi kuantum fiziğin temel özelliklerinden olan sağ-spin sol-spin durumunu anlatır. İlgili bir yazıyı burada okuyabilirsiniz. https://kuranmucizeler.com/sagci-misin-solcu-mu-iste-kuran-in-cevabi

İki bahçenin durumu, insan ve cin eşlenik uzayından birinin, diğeriyle ters dönüşümlü kısmı olması gibidir diye düşünüyorum.  Bu sebepledir ki birisi sağda diğeri solda olan iki bahçeden bahsedebiliriz, aksi halde herhangi bir şehrin, yurdun sağı veya solu olması mümkün değildir, doğusu batısı veya kuzeyi güneyi olabilir ancak. Bu bahçelerin ortalarından akıtılan ırmak ise paralel evrenleri ayırıp “iki denizin birleşmesini engelleyen” veya yerle gökler arasında olan engel/berzahla ilgili olmalıdır. Yukarıda kısmen alıntıladığımız ayetin tamamına bir bakalım.

SEBE 19. Buna karşı onlar «ya Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzaklaştır» dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve tamamen didik didik dağıttık, şüphesiz ki bunda çok şükredecek her sabırlı için elbette ayetler var.  

Anlaşılan o ki, Sebe halkı çok bereketli olmalarına rağmen bu iki farklı bahçeye gidip gelmek konusunda biraz sıkıntı çekmiş ve bunun kolaylaştırılmasını istiyor. Buradan da yine anlarız ki bu bahçeler kendi yurtlarında değiller. Başka şehirlerde, sırt sırta vermiş, birisi sağda birisi solda iki bahçe.

  1. 16, Fakat onlar yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların bahçelerini ekşi meyveli ağaçlar, acı ılgın ve biraz da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik

Sırf tembellik etmek ve çok daha az zahmetle aynı berekete ulaşmak istediklerinde, Yüce Allah bunu nankörlük olarak nitelendiriyor. Yüz çevirmiş olmaları ise artık Yüce Allah’ın doğru yolundan saptıklarını bildiriyor. O yüzden, kazancımız az da olsa çok da olsa inancımızı kaybetmeksizin ve tembellik etmeden çalışmak zorundayız.

  1. 17. İşte böyle! Nankörlük ettikleri için onları cezalandırdık. Nankörden başkasına ceza verir miyiz hiç!

Sebe halkı gibi, İsrailoğulları da o zamanlar aynı şekilde farklı uzaylıları biliyorlardı ve bir aradaydılar; aksi halde İsrailoğulları’ndan habersiz bir şekilde cinlerin ve diğer yaratıkların Hz. Süleyman’ın emrinde görev yapmaları nasıl mümkün olabilirdi ki? Onların cinlerle iletişimde olduklarını Tevrat’ta da görebiliriz:

Yas.32: 16 Yabancı ilahlarla Tanrı’yı kıskandırıp İğrençlikleriyle O’nu öfkelendirdiler.
Yas.32: 17 Tanrı olmayan cinlere, Tanımadıkları ilahlara, Atalarınızın korkmadıkları, Son zamanlarda ortaya çıkan Yeni ilahlara kurban kestiler.
Yas.32: 18. Seni oluşturan Kaya’yı savsakladın, Seni yaratan Tanrı’yı unuttun.

“Atalarınız korkmadıkları cinleri siz ilahlar edindiniz” deniyor, aynı Sebe’lilerin yaptığı gibi. Atalarının cinlerden ve “yeni çıkan ilahlardan” korkmuyor olmalarının sebebi ancak onlarla iç içe yaşamış, iletişimde bulunmuş olduklarını yeterince ispat ediyor.

         

Musevilerin Nefilim, Annunaki diye adlandırdığı “gökten inmiş/düşmüş olanlar” da aslında Hz. Süleyman’ın kuşlardan ordularından ve diğer uzaylılardan başkaları olamazlar. Zaman içinde, nesiller sonrasında bu varlıklar efsaneler halinde yüceltilmiş kanatlı veya devasa varlıklara dönüşmüşler.

SEBE 20. Andolsun ki İblis, onlar hakkındaki görüşünü doğru çıkartmış; inananlardan bir topluluk dışında hepsi ona uymuşlardı.

İnsanların çoğunun İblis ve onun şeytanları tarafından saptırılacağını Kuran’dan biliyoruz. Buradaki ifade ise özellikle Sebe halkı için söyleniyor. Normalde İblis’in insanlar üstünde hiçbir gücü ve etkisi yokken, Yüce Allah insanları sınamak için İblis’in ve onun yandaşlarının insanları etkilemesine özellikle müsaade ediyor.

SEBE 21. Halbuki İblis'in onlar üzerinde hiçbir saltanat kudreti yoktu. Fakat biz ahirete imanı olanı belli edecek, ondan şüphe içinde bulunandan ayırt edecektik. Öyle ya Rabb'in her şeyi gözetleyendir.

Tüm bu anlattıklarımı Kehf suresindeki iki bahçe sahibiyle ilişkilendirdiğimizde, kalan son gizemli hatıranın olağanüstü gerçeği de açığa çıkıyor. Sebe’lilerin iki bahçesiyle Kehf suresindeki “iki bahçe”nin aynı olduklarını anlamamız yeterli olacaktır. İlgili ayetleri aşağıya kopyalıyorum, bunlarla ilgili ilave açıklama gerekmiyor artık.

  1. KEHF SURESİ

32- Onlara, şu iki adamı misal olarak anlat: Biz bunlardan birine her türlü üzümden iki bağ vermişiz, her ikisinin etrafını hurmalarla donatmışız, aralarında da bir ekinlik yapmışız.

33- İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbir şey noksan bırakmamış, ikisinin ortasından bir de nehir akıtmışız.

34- İki bağın sahibinin ayrıca başka geliri vardı. Bundan dolayı bu adam arkadaşıyla münakaşa ederken: "Ben malca senden daha zengin ve insan sayısı bakımından da senden daha güçlü ve üstünüm" dedi.

35- Adam, bu şekilde kendine zulmederek bağına girdi ve şöyle dedi: "Bunun hiç yok olacağını sanmıyorum"

36- "Kıyametin kopacağını da zannetmem. Şayet Rabbimin huzuruna götürülürsem, muhakkak orada bundan daha hayırlı bir sonuç bulurum".

37- Bunun üzerine kendisiyle münakaşa eden arkadaşı da ona şöyle dedi: "Seni topraktan, sonra seni bir damla sudan yaratan, daha sonra da seni insan haline getireni mi inkâr ediyorsun?

38- "Fakat ben iman ederek diyorum ki: O Allah, benim Rabbimdir, ben Rabbime kimseyi ortak koşmam."

39- "Kendi bağına girdiğin zaman: "Bu Allah’tandır, benim kuvvetimle değil, Allah'ın kuvveti ile olmuştur, deseydin ya! Her ne kadar beni, malca ve evlatça kendinden az görüyorsan da."

40- Belki Rabbim, bana, senin bağından daha hayırlısını verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağın yalçın bir toprak haline gelir."

41- "Yahut bağının suyu yerin dibine çekilir de bir daha suyunu çıkarıp bağını sulayamazsın."

42- Derken serveti yok edildi. Bunun üzerine bağına yaptığı masraflara karşı ellerini ovuşturmaya başladı. Bağ, çardakları üzerine yıkılmış kalmıştı, "Ah Keşke Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmasaydım" diyordu.

50- Yine o vakti hatırla ki biz, meleklere: "Âdem'e secde edin!" demiştik. İblis hariç olmak üzere onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi, Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da İblis'i ve soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne kötü bir değişmedir.

51- Ben, onları (İblis ve soyunu) ne göklerin ve yerin yaratılışında ne de kendilerinin yaratılışında şahit

 27 NEML SURESİ

38- (Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: "Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o Melike'nin tahtını bana getirebilir?"

39- Cinlerden bir ifrit, "Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm ve güvenim var." dedi.

40- Kitaptan ilmi olan kimse ise, "Gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getiririm" dedi. (Süleyman) onu (Melike'nin tahtını) yanı başına yerleşivermiş görünce, "Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, o bilsin ki Rabbim müstağnidir, çok kerem sahibidir."

44- Ona "köşke gir!" dendi. Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini çekti. Süleyman "Bu billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir" dedi. Melike dedi ki: "Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmiştim. Süleyman'ın maiyetinde, âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum."

---/----

  1. KALEM SURESİ

14- Mal ve oğulları var diye (böyle davranır).

15- Kendisine ayetlerimiz okunduğunda: "Eskilerin masalları" der.

16- Yakında biz onu hortumunun (burnunun) üzerinden damgalayacağız.

17- Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.

18- İstisna da kabul etmiyorlardı ("inşallah" demiyorlardı).

19- Fakat onlar uyurken dolaşıcı bir belâ onu sardı da,

20- Bahçe simsiyah kesiliverdi.

21- Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:

22- "Haydi, devşirecekseniz erkenden ekininize gidin" diye.

23- Derken fırladılar, aralarında fısıldaşıyorlardı.

24- "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın" diyorlardı.

25- (Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler.

26- Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Biz herhalde yanlış gelmişiz" dediler.

27- "Yok, biz mahrum edilmişiz." (dediler).

28- İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?"

29- "Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz." (dediler).

30- Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar.

31- Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız.

32- Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz Rabbimize yönelir, ondan umarız.

33- İşte azap böyledir. Elbette ahiret azabı daha büyüktür. Fakat bilselerdi.

  
3596 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam385
Toplam Ziyaret1240680
Linkler