O Siyahi ve Pigme idi. Hz. Nuh ve Gemisi. NUH’UN GEMİSİNİ BULMAK: Afrika'nın ortasında ve ufak tefek, demek ki o siyahi bir pigme idi. İnceleyelim ve görelim.
Bir süredir insanlığın Afrika kıtasında ortaya çıktığı tahmin ediliyor fakat kesin bir nokta gösterilemiyordu. Avustralyalı araştırmacıların 2019’da insan DNA’sı üzerinde yapmış oldukları bilimsel çalışmalar ile anneden çocuğa aktarılan mitokondriyal DNA’nın izi sürülerek günümüz modern insan ırklarının yaklaşık 200.000 yıl önce tek bir noktadan bütün dünyaya yayıldığı bulunmuştur: O zamanlar verimli bir vaha ve büyük bir göl olan, şimdi ise Afrika ülkesi Bostwana’nın Makgadikgadi adıyla bilinen 30 bin km2 alanı ile resimlerde görülen dünyanın en büyük tuz düzlüğü (karşılaştırma için, Van gölü 3bin755 km2).
Konuyla ilgili çalışmaların Türkçe’si BBC-Türkçe’de yer alıyor; hem onu hem BBC ve National Geographic’in İngilizce haber linkini buraya kopyalıyorum.
Bostwana - Makgadikgadi
Yaklaşık iki yüz bin yıl öncesinde bu tuz düzlüğü çok büyük bir göl iken kuraklık nedeniyle buharlaşıp “eski dönem ıslak topraklar” diye anılan bir coğrafya olarak tam da tufan sonrasına uygun bir benzetmeyle karşımıza çıkıyor. Aynı dili konuşan bir toplum, bir noktadan dünyaya yayılıp farklı coğrafya ve iklim şartlarına göre değişerek bugünkü farklı ırk ve dillere evrilmiştir.
|
|
Hiç şüphesiz, Kuran’da bu durumu betimleyen net ayetler mutlaka mevcuttur.
10 Yunus 19. İnsanlar bir ümmetten başka değilken ihtilafa/ayrılığa düştüler. Eğer öncesinde Rabbinden bir söz verilmiş olmasaydı tartışıp durdukları konuda hüküm verilir/ iş hemen bitirilirdi.
10 Yunus 73. Onu (Nuh'u) yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla beraber olanları kurtardık. Onları (yeryüzünün) halifeleri kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları ise suda boğduk. Uyarılanların akıbetinin nasıl olduğuna bir bak!
Bu ayetler ile, insanlar tek bir toplum iken doğru yoldan saptıkları halde Yüce Allah'ın onları helak etmek için Hz. Nuh zamanına kadar beklediği teyit edilmektedir, ya da en azından Hz. Nuh zamanında gemidekiler dışında herkesin boğulduğu, bizlerin atası olabilecek başka insan kalmadığı bildirilmektedir. Kuran'da aktarılan olayların tarihleri verilmemiştir. Bir peygamberden sonra başka bir peygamberin hayatından kesitler verildiğinde, bu iki peygamber arasında binlerce, onbinlerce yıl olabilir. Öyle görülüyor ki, Nuh peygamber dönemi şu anki insanlığın tek toplum olduğu çağlara uzanıyor ve bilimsel kanıtlar da bu çağları 200bin yıl öncesine bağlıyor.
Saffat Suresi, 77. ayet: Ve onun (Nuh'un) soyunu, (dünyada) onları da baki kıldık. Dünyada kalan tek topluluğun, Hz. Nuh ile gemide bulunanlar olduğu bu ayet ile tekrar açıkça teyit edilmektedir.
68 Hakka Suresi 11. ayet: Şüphesiz, su bastığı (tufan olduğu) zaman sizi akıp gidende (gemide) biz taşıdık. Kuran evrensel olduğuna göre Hakka suresindeki bu hitap bütün insanlığa yapılmıştır ve bütün insanlığın bir avuç insan, tek bir kavim iken Hz. Nuh zamanından itibaren dünyaya yayıldığına açık bir delildir.
İsra Suresi 17. ayet: Biz, Nuh'tan sonra nice kuşakları yıkıma uğrattık. Kullarının günahlarını haber alıcı, görücü olarak Rabbin yeter,
"Nuh'tan sonra nice nice kuşaklar..." Sürenin uzunluğuna yapılan vurguyu gözardı etmemek gerekiyor. Sonrasında insanlığın yavaş yavaş dünyaya yayılmasıyla, farklı ırklar, boylar, renkler, diller ortaya çıkmıştır.
30 Rum 22. O'nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de: Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır. Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır
Nuh tufanından sonra aynı toplumdan, aynı dili konuşan ve muhtemelen aynı ırktan olan bir gemi dolusu insan dışında kimse kalmadığına göre bu dil ve renk değişimi çok uzun bir süre zarfında gerçekleşmiş olmalıdır ve bu da bilimin kanıtladığı gibi 200bin yıl sürmüştür.
İnsanlığı çok dar bir döneme sıkıştırmaya çalışan klasik tarihçilerin, eğer ki Yüce Allah tamamen yok etmediyse, yakında çok daha eski dönemlere ait medeniyet kalıntıları bulacağından şüphem yok.
Semavi dinler olarak adlandırdığımız toplumsal yaşam ve adelet, yargı sistemleri de Yüce Allah tarafından insanlığın gelişmesine paralel olarak bu süreçte evrime tabi tutulmuş ve nihai olarak “barışa ve hayra yönelik işler yapanların Yüce Allah katındaki en değerli insanlar oldukları bildirilerek” Kuran ile dinlerin evrimi de tamamlanmıştır. Dinlerin evrimi konusunu da inşallah ayrı bir yazıda kısaca açıklamaya çalışacağım.
Anlıyoruz ki bilimsel olarak ispatlandığı şekilde, Kuran’da da insanların tek bir toplum olduğu bir dönem anlatılıyor. Bu dönemin son evresinde iyice yozlaşmış olan insanlığı uyarmak üzere Hz. Nuh görevlendirilmiş, o da toplumunu sadece tek yaratıcı olan Allah’a iman etmeye ve ölümden sonra tekrar yaratılarak yargılanacaklarını haber verip bu dünyada iyilik yapan, barış ve güzellik yolunda ilerleyen insanlar olarak yaşamaya davet etmiştir. Sonucunu biliyoruz, çok az sayıda insan bunlara inanmış, çoğunluk ve toplumun ileri gelenleri Hz. Nuh’u deli olmakla suçlamışlardır. Bunun üzerine de iman edenler dışındaki herkes yok edilmiştir.
Rum suresi 22. ayette bildirildiği şekilde Hz. Nuh’un soyundan gelenler de zamanla değişik renk ve ırklara evrilerek farklı inançlara yönelmişlerdir. Bir gemiye sığacak kadar az sayıdaki insanın çoğalıp dünyaya yayılması elbette ki çok uzun bir süreçte olmak zorundadır.
Kuran'a göre Nuh tufanı bütün insanlığın başına gelmiş olmalıdır çünkü Kuran bütün insanlığa hitap etmektedir ve İsra suresi 3. ayette hepimize "Ey Nuh ile gemide taşıdıklarımız" diye hitap edilmektedir . Bunun mümkün olabilmesi için ise bilimsel verilerin ispatladığı gibi Nuh dönemi için de 200bin yıl öncesine gitmek ve o zaman dünyada modern insan olarak sadece bir tek toplum olduğunu kabullenmek de şarttır. Yani şu anki dünya milletlerinin tamamı 200bin yıl önce Nuh ile gemide taşınan insanların soyundan olmalıdır.
11 Hud 48. Denildi ki: Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan (gelecekteki) ümmetlere bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in. Ümmetlere geçimlik vereceğiz sonra onlara (doğru yoldan çıkacakları için) bizden acıklı bir azap dokunacaktır.
Başta bahsettiğimiz genetik bilimsel çalışma sonucunda insanların ilk atasının siyahi olduğu bulunmuştur. Ayrıca ben onların kısa boylu -pigmeler- olduklarını da Kuran'dan anlıyorum. Bunu teyit eden ayeti birlikte okuyalım:
7 Araf 69. (Hz. Hud): "Sizi uyarmak üzere aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden bir zikir gelmesine mi şaşırdınız? Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve yaratılışta sizin gelişiminizi daha üstün kıldığını (daha çok boy, pos, güç verdiğini) hatırlayın.
Afrika'nın ortasında ve ufak tefek: Demek ki Hz. Nuh Afrika'da siyahi bir pigme idi. Yukarıdaki tabloda görüyoruz ki, insanların boyları birkaç nesil içinde epey değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin İtalyan ve İspanyollar 150 yıl öncesinde 1.65 metrenin altındayken bugün 1.75 metreler. Danimarkalılar ve Hollandalılar ise 1.70 metrenin altındayken bugün 1.80 metrenin üzerindeler. Sadece 150 yıl kadar kısa bir sürede oluşan bu farklılık, binlerce yıl içinde çok daha fazla değişkenlik gösterecek ve aşağıdaki resimdeki görüntü doğal bir süreçte oluşacaktır: Yetişkin pigme kadınlar ile Avrupa'lı bir kadının boy/ebat farkı.
Bu bilgilerle varacağımız farklı bir sonuç ise, Nuh tufanının tüm dünyayı kapsayan bir olay olmadığı, zaten tek ümmet, tek toplum olan atalarımızın yaşadığı bölgede meydana geldiğidir. Aynı dönemde farklı coğrafyalarda hala farklı hümanoid türleri yaşamakta olduğu gibi, tüm diğer hayvanlar da zaten yaşamaya devam ediyorlardı. Hz. Nuh'un dünyadaki tüm canlılardan, hayvanlardan bir çift alıp gemisine yüklediği de tam bir saçmalıktır. Gemiye aldıkları, sonrasında hayatlarını rahat sürdürmek üzere sahip oldukları besi ve diğer evcil hayvanları olmak zorundadır.
Yeni bilimsel bulgulara baktığımızda Hz. Nuh’un yaşadığı zamanı ve gemisinin karaya oturduğu yeri tahmin etmek de artık kolaylaşıyor çünkü çeşitli yazılarımda göstermiş olduğum gibi Kuran ve bilim tamamen uyum içindedir. Böylece Nuh tufanı da yaklaşık 200bin yıl önce meydana gelmiş ve gemisi de Bostwana’da karaya oturmuş olmalı ki Kuran ve bilim ilişkisinde herhangi bir çelişki ortaya çıkmasın. Ayrıca geminin karaya oturduğu yer bu düzlükteki tümsek, tepelik ve kayalık bir yer olmalıdır ki çamurun içine saplanmasın ve insanlar da batağa girmeden kolayca gemiden çıkabilsinler.
Kuran’da bu geminin bir kanıt olarak geride bırakıldığı bildirilerek insanlara bir öğüt olmak üzere araştırılıp bulunması Yüce Allah tarafından teşvik edilmiştir. Böyle bir geminin kalıntılarını bulmak elbette ki Kuran’ın Yüce Allah katından gelmiş olduğuna en açık kanıtlarından birini oluşturacaktır.
54 Kamer 15. Andolsun ki biz, onu (ibret alınması gereken) bir ayet, delil olarak bıraktık. Öğüt alan var mıdır?
Bu ve benzeri ayetler doğrultusunda gemi kalıntılarının bahsedilen bölgede araştırılması ilahi bir misyon gibi duruyor. Belki de yapılmış olan genetik çalışmalar ve ileride yapılacak başka bilimsel araştırmalar da bu ilahi misyona hizmet etmektedir. Alınması gereken öğüt ise, bize bu bilgileri veren Kuran'ın ancak ve ancak bizleri yaratan ve zamandan bağımsız yüce Allah tarafından geldiğinin farkedilmesidir.
Mustafa Kılavuzoğlu, Ocak 2021
|
YorumlarPigme Hz. Nuh 27/08/2022 00:11
Mustafa Bey selamlar,
Ayete göre o dönemde yaşamış pigmeler boy, pos yönünden yaratılışta üstün tutulmuşsa günümüzdeki pigmeler neden hala kısadır? Misafir -
Pigme Hz. Nuh 27/08/2022 00:15
Mustafa Bey selamlar,
Yüce Allah o dönemdeki pigmeleri boy, pos yönüyle yaratılışta üstün kıldıysa (ayete göre) bugünkü pigmeler neden hala kısadır? Misafir -
|