• KURAN'DA MİKROSKOBİK & KOZMOLOJİK BİLGİLER
    • gereçler: bilim sağduyu bilgi inanç vicdan akıl adil sabır özgürlük
    • Bilim Işığın, Gölgen Cehaletin.
    • Kaçamayacaksın ışıktan, Gölgen ortaya çıkacak
  • Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/profile.php?id=100079071813049
  • https://www.twitter.com/@asronspace
  • https://www.instagram.com/kilavuzoglu.mustafa/
  • https://www.youtube.com/channel/UCFVG7clKZdbDuVuLZ3T68jA
Neden Besmele Yok: Tevbe Suresi : Şeytan Ayeti mi?

ŞEYTANIN ŞİRK ARACI OLARAK HZ. ÜZEYİR VE HZ. İSA’YI KULLANMASI: PEKİ YA HZ. MUHAMMED?

 


Besmele, YOKTAN VAR EDEN YARATICI ve KORUYAN, GELİŞTİREN anlamındaki Rahman ve Rahim sıfatlarıyla ayetlerin Yüce Allah tarafından gönderildiğini ve korunmakta olduğunu ifade ediyor. Diğer taraftan Besmele "Gök" ayetler ise "Arz"  demektir çünkü ayetler bize gerekli olan bütün bilgileri ARZ ediyor ve besmele de onların üstündeki koruyucu GÖK olarak yer alıyor. Peki, neden Tevbe suresinde besmele yok? Acaba bu sure korunmuyor olabilir mi? Okudukça açığa çıkacağını umuyorum. (ARZ'ın farklı anlamlarını buradan okuyabilirsiniz: “4 ARZ” ve Arz'da Bozgun Cıkarmak"



Hz. İsa Allah’ın elçisiyken çok kısa süre sonra nasıl olup da Allah’ın oğlu olduğu inancı doğdu ve yerleşti? Daha öncesinde ise başka bir elçi, Hz. Üzeyir de Yahudilerce Allah’ın oğlu ilan edilmiş idi. Bunun insanlar arasında bir eğilim olduğu anlaşılıyor. Canlı kanlı aralarından birisinin Allah’ın elçisi olduğu gerçeği, o elçiye verilen aşırı değer ve yönelimin sonucunda birkaç nesil sonra sapkınlık yaratıyor ve farkında bile olmadan peygamberlere ilahi vasıflar yükleyerek şirke batmış oluyorlar. Açıkçası, öncekilerin destansı, abartılı anlatım ve nakilleriyle halk gönüllü olarak elçilere aşırı kutsallık yüklemeye başlıyor ve sonucunda farkına bile varmadan şirk olayı gerçekleşip yerleşiyor; bu durum asıl inanç, gerçek din haline geliyor. Bırakın Allah'ın elçilerini, bazı insanları şeyh, şıh vb. kişileri bile Allah'a aracılık eden yüce kullar diye onlara tapınıyorlar. Onlar sadece Allah'a taptıklarını zannediyorlar ancak, aracı ettikleri kişiler yüzünden şirke batmış, müşrik olmuşlardır. 


9 TEVBE 30. Yahudiler: 'Üzeyir Allah'ın oğludur' dediler; Hristiyanlar da: 'Mesih Allah'ın oğludur' dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkâr edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?

 

Müslümanlar, İslam için bunun mümkün olamayacağı konusunda çok fazla eminler. Oysa benzer bir durumun İslamiyet’te de Hz. Muhammed için oluşma potansiyeli her dönem kesintisiz baş göstermiş olup günümüzde de devam etmektedir. Daha önce Hz. İsa ve Hz. Üzeyir durumundaki "oğlu" olduğu gibi aşırı bir sapkınlık olmasa da insanlar doğrudan Yüce Allah’a yönelmek yerine Hz. Muhammed’i kendilerine aracı gibi görme eğilimindedirler. Resulden "alemlerin efendisi" diye bahsediyorlar oysa Alemlerin Efendisi sadece ve sadece Allah'tır. Aşağıdaki ayeti çok dikkatli okumak gerekiyor.  Ana akım medyada bile çok belirgin bir şekilde bir taraftan Yüce Allah’a ibadet edilirken diğer tarafta hemen O’nun yanına mutlaka Hz. Muhammed’i eklemektedirler. Hatta bazen dinden bahsedilirken Yüce Allah’tan çok Hz. Muhammed anlatılıp övülmektedir. Elbette ki Hz. Muhammed örnek bir insan olarak büyük övgüye layıktır fakat onu sürekli Yüce Allah ile birlikte anmayı aşağıdaki ayet sebebiyle endişe verici bir durum olarak görüyorum. İbadet sadece ve sadece Yüce Allah’a edilecektir, sadece Allah çağırılacaktır ve ancak ibadetin ardından peygamberlere selam edip onları sadece anmak, selam göndermek farz kılınmıştır.


39 ZÜMER 45. Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi sıkışıp kabarır. Oysa O'ndan başkaları anıldığında hemen sevince kapılırlar.

27 NEML 59. De ki: “Hamdolsun Allah'a, selâm olsun seçkin kıldığı (PEYGAMBER) kullarına! Allah mı daha üstün, yoksa O'na koştukları ortaklar mı?


Müslümanlar da sadece Allah'ın ayetlerini okuduğumuzda kulak ardı ediyorlar ama bunları Hz Muhammed ve hadisleriyle destansı şekilde anlatınca kulak kesiliyorlar. Aynı yukarıdaki ayetin bildirdiği gibiler. İnsanlar nedense bunu çok normal görüyorlar çünkü “biz ahirete inanıyoruz” diyerek kendilerini Hz. İsa ile şirk koşmakta olan Hristiyanlardan ayrıştırıyorlar. Oysa Hristiyanlar da ahirete inanıyorlar ama aynı zamanda şirk koşmakta da hiçbir sorun görmemişler. Müslümanlar doğrusunu anlamak için Kuran’ı okuduklarında bahsettiğim hususun bir şirk eylemi oluşturduğunu kolayca görebilirler. Fakat öyle görülüyor ki sorun zaten burada; insanlar Yüce Allah’ın göndermiş olduğu en son kaynak, ışık, Nur olan Kuran’ı okumak yerine kendilerine “din adamı” denilen başkalarının anlattıklarını doğru kabul edip hiç farkında olmadan yanlış bir yola sapmaktalar. Doğru yolda olan din adamlarını tenzih ederim, fakat onlar da o kadar az sayıdalar ki...


22 Hac 52. Senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki, bir şeyi arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna vesvese karıştırmamış olsun. Fakat Allah, şeytanın attığını iptal eder, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

 

Yukarıdaki ayet açıkça bildiriyor ki, şeytan her dönemde peygamberlere vesvese vererek onları vahyedilmiş olan emirlere ekleme, açıklama veya başka şekilde yorum yapmaya sevk etmiştir. Ardından da Yüce Allah yine peygamberleri aracılığıyla şeytanın kattığı kesimleri düzeltmiştir. Böyle bir gerçeğin ardından insanlar nasıl olup da peygamberleri ilah edinmişler veya başka “ilave” ilahlara sapabilmişlerdir? Cevabı basittir; Yüce Allah peygamberlerinin hatalarını düzeltmiştir fakat başkaları için böyle bir koruma garanti etmemiştir ki kimler şeytanın etkisine girecek kimler doğru yoldan sapmayacak diye sınasın ve ayrıca ahirette de bunu kendilerine kanıt olarak sunup adil yargılandıklarına kendilerini şahit tutsun. Böylece insanlar adaletsiz şekilde cehenneme girmediklerini bilsinler. Yüce Allah’ın adaleti bu şekildedir. Allah'a giden doğru yol Kuran'dır ve İblis de açıkça ilan etmiştir ki, o doğru yol üzerine oturup insanları azdıracağım, saptıracağım.



İsra 9. Şüphesiz bu Kur’an, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü’minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjdeleyip

Araf 16. (İblis de) şöyle dedi: "Beni  azdırmana karşılık, yemin olsun ki ben de kullarını saptırmak için senin doğru yolun üzerinde pusu kurup oturacağım.”


BU İKİ AYET AÇIKÇA TEYİT EDİYOR Kİ İBLİS/ŞEYTAN BİR YOLUNU BULUP KURAN'IN BİR YERLERİNE ÇÖREKLENMİŞTİR. AYRICA, İNSANLARIN KURAN'I YANLIŞ ANLAMALARI İÇİN DE HERŞEYİ YAPMIŞ VE ÇOK DA BAŞARILI OLMUŞTUR. BAŞARILI OLACAĞINI ZATEN YÜZE ALLAH DA TEYİT ETMİŞTİR VE BU YÜZDEN İNSANLARIN ÇOĞU CEHENNEME GİDECEKLERDİR. İSTATİSTİKLER GÖSTERİYOR Kİ, ALLAH'IN BİLDİRDİĞİ EMİRLERE/KURAN'A GÖRE DÜRÜST, ADALETLİ VE VİCDANLI YAŞAMA SIRASINDA MÜSLÜMAN ÜLKELER EN SONLARDA YER ALIYORLAR. ÇOK YAZIK...

 
Yılan ve Zakkum: Onun (zakkum) tomurcukları, şeytanların başları gibidir.. Saffat 65


Yüce Allah ayetlerinde Kuran’ı koruduğunu bildirmektedir. Bu demek değildir ki Kuran fizîken korunacaktır, öyle olsa kafirler onu yakamazlar, parçalayamazlar hakaret edemezlerdi. Kuran ancak, değiştirilmesini engellemek üzere belli bir ilahi sistem ile korunuyor olmalıdır. Peygamberlerin vefatının ardından, insanlar şeytanın vesvesesiyle Kitaba kendi yorumlarını katabilir, peygamberi anıp yüceltmek için bir iki kelime ekleyebilir fakat Yüce Allah’ın ilahi sistemiyle aklını kullanan mümin insanların bunları görüp düzeltmesi yine Yüce Allah’ın izniyle her daim mümkündür.


Bu son paragraf ile başlamış olarak şeytanın biz insanları Hz. Muhammed ile şirke sokmaya çalışıp çalışmadığını görmeye çalışalım. Mutlak doğru, mutlak güzel ve mutlak iyi olan bütün sıfatların asıl sahibi sadece ve sadece yüce Allah’tır ve bunlar elbette ki Kuran’da yazılmış olanlar ile sınırlı değildir. Fakat Kuran bize her konuda olduğu gibi bu konuda da ışık tutmaktadır. Bunun için El Vahid
sıfatının
ne anlama geldiğine bakmak yetecektir ve bu hususta bütün alimler hemfikirdir. Farklı kaynaklardan birkaçını aşağıya kopyalıyorum:


“Eşi benzeri olmayan ve zatında tek olan. Kendisinden başka olmamak, işlerinde, hükümlerinde, sıfatlarında asla ortağı ve dengi bulunmayan.”
“Bir olan, tek olan; zatında, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde asla ortağı, dengi ve benzeri bulunmayan.”
"O’nun (Allah’ın), sıfatlarıyla birlikte de bir ve yegâne olduğunu ifade eder" 


Renklendirilen kısımlara lütfen dikkat ediniz.


Bu linkte, benim yetersiz ve hatalı bulduğum fakat halkın geneli tarafında sevilen Nihat Hatipoğlu’nun yaptığı kısa tanımı da izleyebilirsiniz.     
https://www.youtube.com/watch?v=SPfDKptLXPE

Sonuç olarak herkesin dediği şudur: Yüce Allah’ın sıfatları sadece ve sadece kendisine aittir.


Şimdi Kuran’da 26. Sıradaki Şuara suresinde Yüce Allah’ın aynı surede tam sekiz kere harfi harfine tekrarladığı ayetlerdeki iki sıfatına bakalım:

 ”وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟” Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Aziz, mutlak Rahim’dir.

Şuara 9. Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Aziz, mutlak Rahim’dir.
Şuara 68. Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Aziz, mutlak Rahim’dir.
Şuara 104. Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Aziz, mutlak Rahim’dir.
Şuara 122. Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Aziz, mutlak Rahim’dir.
Şuara 140. Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Aziz, mutlak Rahim’dir.
Şuara 159. Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Aziz, mutlak Rahim’dir.
Şuara 175. Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Aziz, mutlak Rahim’dir.
Şuara 191. Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Aziz, mutlak Rahim’dir.


Tüm bu tekrarların ardından ise 217. Ayet ile de bu sıfatlar dokuzuncu defa pekiştirilmektedir:


Şuara 217. O Azîz, o Rahîm olana tevekkül et.


Tüm inananlar şöyle dua ediyor: Yüce Allah’ım, bir tek sana güvenip sığınırım, Allah'ım sen Aziz’sin, Rahim’sin.

 

Not: Şuara suresindeki, 39 tekrar içeren ayetin çözümü burada verilmiştir ve Kalbimizi kodlamaktadır:
ŞUARA = KALP + ZAMAN, KardiyoVasküler Sistem Çözümlemesi: 

Kuran’da hiçbir tekrar gereksiz yere yapılmamıştır ve mutlaka bir amacı vardır.  Bunların, tekrarlar içeren surelerin bazılarını Yüce Allah’ın izniyle zaten bulmuş durumdayız. Şuara suresindeki bu tekrarların ve ardından yapılan pekiştirmenin de mutlaka bir amacı olmak zorundadır ve vardır; yukarıda bahsetmiş olduğumuz gibi şeytanın sürekli olarak insanlığı vesvese ile yoldan saptırma çabası ve “Yüce Allah’ın Kuran’ı koruyor olmasıyla” ilgilidir. Yüce Allah bize bu koruma sistemiyle ilgili açık işaretlerden birini vermektedir: “Dikkat edin, bu sıfatlar sadece bana aittir, sadece bana güvenip sığının ve sadece bana tevekkül edin”. Farkettiyseniz Allah'ın Aziz ve Rahim olduğu Dokuzuncu ayet ile başlıyor ve Dokuz kere tekrarlanıyor.


Kuran’da bu iki sıfatın nasıl kullanıldığına baktığımızda bir ayet (Dokuzuncu sıradaki TEVBE Suresi 128. ayet) dışında sadece ve sadece Yüce Allah için kullanıldığını görüyoruz. En doğrusunu elbette Yüce Allah bilir, biz ancak O’nun emrettiğini doğru anlamaya çalışıyoruz ve neticesinde şu soruya ulaşıyoruz:


Peki EL VAHİD sıfatıyla kesin olduğu gibi sadece Yüce Allah’a ait olması gereken her sıfat, özellikle de burada dokuz kez gözümüze sokulan bu iki sıfat O’nun dışında her kim olursa olsun bir başkası için nasıl kullanılabilir?


Bunun ancak bir yolu olabilir, tüm insanlığın düşmanı olan İblis ve onun şeytanlarının vesvesesiyle. Yüce Allah’ın “bütün peygamberlerin bile bu vesveseden payını almış olduklarını” söylemesinden sonra, biz sıradan insanların şeytanın vesvesesinden korunmamızın imkânı yoktur. Hepimizin günahları olsa da iman ve dua ile doğru yolda kalmaya uğraşıyoruz.


Elbette bu Tevbe Surei 128. ayeti bilen insanlar vardır fakat günlük yaşamında işinde gücünde olan insanların kesinlikle peygamberimize Aziz, Rahim ve Rauf dendiğinden pek haberi yoktur. Çünkü Kuran tercümelerinde bu ayetteki Yüce Allah’ın toplam üç sıfatı, tercüme edenlere bile garip ve yanlış gelmiş olmalı ki bunları hepsi farklı Türkçe kelimelerle değiştirmiştir, Aziz ve Rahim ve ayrıca aynı ayette yer alan Rauf kelimelerini hiç birisi bu ayetin meallerinde kullanmamıştır. Onun yerine "size pek düşkün, mü’minlere şefkatli ve esirgeyici" veya "size çok düşkün, mü'minlere karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir" diye yazıyorlar. Diyanet de aynı şekilde meal veriyor: "O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir."  Bu meallerde Rahim veya Aziz veya Rauf kelimelerini Görüyor musunuz? Peki Arapçasına bakalım mı?          لَقَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌۘ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَر۪يصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ 


 

      "Lekad câekum rasûlun min enfusikum ‘azîz'un ‘aleyhi mâ ‘anittum harîsun ‘aleykum bilmu/minîne raûf'un rahîm"


Evet; diyanet bile korkup Türkçe mealinde yazamamış ancak, bu yüce sıfatlar orada peygamberimiz için yazmaktadır ve pek az insan dışında hiç kimse bunu sorgulamaya cesaret edememiştir. Oysa Yüce Allah Kuran’da sürekli olarak “aklınızı kullanın” “ilimde ilerleyin” ve “Kuran’ı derin derin düşünerek anlamaya çalışın” demektedir. Maalesef geçmişte olduğu gibi günümüzde de din adamlarının büyük çoğunluğu ise bunun tam tersi için büyük bir uğraş içindedirler: DÜŞÜNMEYİN, AKLETMEYİN, MANTIK KULLANMAYIN, SADECE BİZE İTAAT EDİN, BİZ NE DERSEK ONU YAPIN.

 


57 Hadid 27. Sonra onların izinden peygamberlerimizi peş peşe gönderdik. Arkalarından Meryem oğlu İsa’yı da gönderdik, ona İncil’i verdik, ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Kendilerinin icat ettikleri ruhbanlığa gelince, biz onlara bunu emretmemiştik; sırf Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapmışlardı, ama buna hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik, ama çokları yoldan çıkmışlardır.


Yukarıdaki ayette vurgulamak istediğim kısım sanırım oldukça açık ama yine de küçük bir açıklama yapalım: Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için Hristiyanların kendiliğinden, Yüce Allah’ın emretmediği bir şeyi ortaya çıkardıklarını ve bunun sonucunda da çoğunun yoldan çıktığı bildirilmektedir. Aynı durum İslamiyet’te de vardır fakat maalesef pek az sayıda insan bunun farkındadır ve onlar hep doğru yolda olduklarını zannederler. Detayını burada okuyabilirsiniz: 1) MÜŞRİK MÜSLÜMANLAR 2) MÜSLÜMAN MISINIZ, MÜŞŞAMAN MI?


Zuhruf 43. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.


İblis nasıl ki Yahudileri ve Hristiyanları kendileri hiç farkında olmadan doğru yoldan saptırıp Hz. Üzeyir ve Hz. İsa’yı Allah’a ortak koşmaya inandırdıysa, aynı şeyi Müslümanlar için de yapmaya teşebbüs etmiştir ki bunu yapmaya uğraşmamış olması zaten mümkün değildir. İblis’in işi gücü, birinci amacı tüm insanlığı doğru yoldan saptırmaktır. Bunu da sadece ve ancak Hz. Muhammed’in vefatından sonra Kuran’da Yüce Allah’ın sıfatlarını Hz. Muhammed’e atfettirmek suretiyle yapmaya çalışmış olabilir: Tevbe 128.


Her surenin başına besmeleyi yerleştirip Yaratan ve Koruyan olarak ayetlerin başında yer alan Yüce Allah, Tevbe suresinde bunu yapmayarak bize açıkça göstermektedir: Burayı korumasız bıraktım, sırf sizi denemek için. Dikkat edin, doğrudan şaşmayın. Benden başka hiç kimseye Rahim demeyin, Rauf demeyin, Aziz demeyin.


Yukarıda belirttiğim gibi Tevbe 128. Ayette sadece Aziz ve Rahim sıfatları değil ayrıca Rauf sıfatı da Hz. Muhammed’e atfedilmiştir. Yüce Allah’ın en sevdiği insan bile olsa, ki inananlar olarak hepimiz onu çok seviyoruz, Rabbimiz hiç kimseyi kendine denk tutmaz. Bunu savunmak açık açık bir şirktir ve İblis maalesef insanları bir kere daha Allah ile, O’nun sıfatları ile aldatmaktadır.


35 Fatır 5. Allah'ın vaadi haktır. O halde iğreti dünya hayatı sizi aldatmasın ve o yaman aldatıcı da sizi Allah ile aldatmasın.''


Peki, korunmuş olduğu bildirilen Kuran'da nasıl böyle bir şey olabilir? Çünkü her şey bir sınav aracıdır ve bizler en büyük ödüle nail olmak adına en zor, en çetin, en güç sınava kendi rızamızla talip olmuşuz... Şeytanın her kötü işe karıştığını söyleyen Hac suresi 52. ayeti yukarıya yazmıştık, hatırlatmak için onu tekrar yazıp takip eden sureyi de okursak anlayacağız:


22 Hac 52. Senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki, bir şeyi arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna vesvese karıştırmamış olsun. Fakat Allah, şeytanın attığını iptal eder, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

22 Hac 53. (Allah, şeytanın böyle yapmasına müsaade eder ki) kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için, şeytanın kattığı şeyi bir deneme (vesilesi) yapsın. Zalimler, gerçekten (haktan) oldukça uzak bir ayrılık içindedirler.


Açıkçası, İblis nasıl ki Hz. İsa ve Hz. Üzeyir ile hıristiyanları ve Yahudileri şirke sevketiyse, aynı şeyi Müslümanlara da yapmaktadır. Elbette ki her şey Allah'ın bilgisi ve planı doğrultusunda bir sınav aracı olarak gerçekleşiyor. İblis, bütün bu kötülükleri yapmak için Yüce Allah'tan zaten izin almıştır, asıl olan bizim onun tuzaklarından kaçınabilmemizdir. 

Araf 14. İblis: “İnsanların tekrar diriltilecekleri güne kadar, bana mühlet ver, öyleyse" dedi
Araf 15. Allah buyurdu: “Haydi, sen süre verilmişlerdensin! .


Maalesef, Yüce Allah bağışlayan ve esirgeyen olmasının yanında şirk günahının affı dahi yoktur diye bildirmiştir. Herkesin aklını başına almasını ümit ediyorum.


4 Nisa 48. Kesinlikle Allah, Kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. (Artık) Kim de Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş demektir.


Ne müthiştir ki bunun tek kurtuluşu yine aynı sure ile bildirilmektedir; Tevbe suresi: Tövbe etmek


Kendisi başlı başına bir mucize olan Kuran’da her tekrarda olduğu gibi her kelime ve rakamda da alamet vardır. Şuara suresinde tekrarlanan bilginin 9. Ayetle başlaması ve tam 9 kere tekrarlanması 9. Sure olan Tevbe suresine işaret edebileceği gibi, Tevbe suresinin içinde Hz. İsa ve Hz. Üzeyir’e yapılanın aynısı Müslümanların başına gelmesin diye özellikle bu sureye konmuş olması da mümkündür. Bütün Kuran’da sadece bu surede Besmele olmaması da doğrudan bir işarettir. Dahası, Kuran’ın tamamında (Tevbe 128 hariç) 13 kere yan yana geçen “Aziz ve Rahim” sıfatlarının çoğu (tam 9 tanesi) yine tek başına Şuara suresinde geçmektedir. Yüce Allah zamandan münezzehtir ve şeytanın şerrini şeytandan önce en baştan göstermek üzere ilahi işaretlerini “Kuran’ı ilahi koruma sisteminin” kendisi olan Kuran’ın içine doğrudan yerleştirmiştir. Böylesine pek çok olağanüstü durumun bu surede toplanması ve bu surenin sebep olabileceği affı kesinlikle mümkün olmayan bir günahın çaresinin de yine aynı sure adında/içinde olması Yüce Allah’ın kesin delillerindendir ve açıklamalarımın doğruluğuna işaret gibidir.


Yüce Allah’ın izniyle Kuran’da tekrar eden ayetlerden birinin daha sırrına ermiş bulunduğumuzu umuyorum. Elbette benim kesin hüküm verme salahiyetim bulunmuyor; aklımın beni getirdiği bir açıklamayı ortaya koyuyorum. Doğrusunu Yüce Allah Bilir.

 

Selamlar, Sevgiler,
Mustafa Kılavuzoğlu

 

  
3891 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam366
Toplam Ziyaret1240661
Linkler