Arzi Uclarından Eksiltmek ile Uzun Yasam Nasil Alakali Olabilir "Eskiden insanlar çok uzun yıllar yaşarmış" söylentilerini duymuşsunuzdur. Ayrıca, Kuran'da bir ayet de diyor ki, Nuh peygamber halkı arasında bin yıldan elli yıl eksik yaşadı (Ankebût Suresi 14. Ayet).
ENBİYA 44. ""Doğrusu, Biz onları ve atalarını, ömür onlara uzun gelecek kadar yaşattık. Fakat şimdi, Bizim gerçekten Arz’a gelip onu uçlarından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde, üstün gelenler onlar mı?"" Bugüne kadar bütün insanlar, herhangi bir ilişki göremedikleri için, ayetteki bu ilk iki cümleyi birbirinden bağımsız düşünerek, sadece "dünyanın uçlarından eksiltilmesi" nedir diye buna bilimsel açıklama bulmaya yöneldiler. ARZ'ı sadece "yeryüzü/dünya" olarak bildikleri için, kutupların erimesinden, dünyanın kutuplardan basık olmasına kadar farklı şekillerde açıklamaya kalktılar. Oysa "dünyanın ucu" diye bir şey var mı ki, diye bir türlü düşünmediler, yuvarlak bir oluşumun ucu olur mu diyemediler. Hele ki "Ömür ile Arz" ilişkisi olarak ikisini bir arada düşünmek ise zaten kimsenin aklına gelmemişti. Şimdi bilimsel kanıtlarıyla bu ilişkiyi de, biyolojik açıdan nasıl işlediğini de göreceğiz. İnsanlar bu türden Kuran ayetlerini günümüz şartlarında değerlendirdiklerinde, gerçek olamayacağı kanısıyla, bazı ayetlerin dikkat çekmek adına alegorik şekilde kelimenin gerçek anlamıyla ilgisi olmadan verildiğini, tekrarlayan ayetlerin ve ifadelerin ise vurgu yapmak için özellikle tekrar tekrar yazıldığını düşünüyorlar. Oysa alegorik de olsa, tekrar tekrar da olsa Kuran'da yazılan her şeyin gerçek hayatta da bilimsel bir karşılığı vardır. Önce bunu kanıtlayalım: Tekrar tekrar yazılan ayetlerin gerçekte bilimsel kodlama olduklarını çeşitli yazılarımda gösterdim. Örneğin, 54. sure olan Kamer suresinde, alegorik şekilde "ay yarıldı" diyerek, Beyin-Beden arasında AY'ın güneş ışığını yansıtması gibi işlem gören "sinir sisteminin" ikiye bölündüğünü ve bu surede tekrarlanan ibarelerle de sinir sisteminin birinci (kafa) bölümünün kodlandığını, duyu ve sinir dağılımlarına kadar eşleştirerek açıkladım. Takip eden 55. sıradaki Rahman suresinde 31 kez harfi harfine aynı şekilde sorulan sorunun cevabının ve dağılımının hem evrenin yaratılışıyla hem de ay yarıldı diyerek ikiye bölündüğü belirtilen insan sinir sisteminin ikinci (omurga) bölümüyle ilgili olduğunu, Allah'ın izniyle, yine dağılımlarına ve toplam sayılarına kadar birebir kanıtladım. Tabloların aynı olduklarını aşağıda görebilir, detayını buradan okuyabilirsiniz => Kuran'da Sinir Sistemi Kodlaması ENBİYA 44. ""Doğrusu, Biz onları ve atalarını, ömür onlara uzun gelecek kadar yaşattık. Fakat şimdi, Bizim gerçekten Arz’a gelip onu uçlarından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde, üstün gelenler onlar mı?""
Bir başka örnekte, insanın yaratılması için Naziat suresinin ilk ayetlerinde "batıp boğulanlara, kolayca yol alanlara, yüzdükçe yüzenlere, yarışta öne geçenlere, emri/işi tamamlayanlara" diyerek spermleri ve yumurtayla birleşmeyi işaret etmişlerdir. Bugüne kadar bu ayetlere de "yüzen = uçan melekler, inananların canını kolayca, inanmayanlarınkini azapla alan melekler" diye hep mistik ve masalımsı anlamlar verilmişti. Oysa, sperm ve yumurta birleşip Emir/iş tamamlandığında, spermdeki 23 ve yumurtadaki 23 kromozom birleşip 46 kromozomluk insan zigotunu oluştururlar ve bu yüzden surede tam 46 ayet vardır.
Aynı şekilde, kalbimizin yapısını oluşturan damar ve bölüm sayılarını ve kalp atışı istatistikleriyle dakika/saniye/ saat /gün /hafta /ay /yıl zaman dilimlerinin tamamını, Şuara suresindeki rekor sayıda tekrar eden ifadeler içeren 39 adet ayet ile kodlandığını gösterdim. Buradan okuyabilirsiniz: KardiyoVasküler Sistem Çözümlemesi: KALP+ZAMAN = ŞUARA
Alegorik şekilde soyut olarak yazılan ayetler, Kuran'da "müteşabih" olarak geçer ki, bu da bildiğimiz "teşbih sanatıyla, benzetmeyle anlatımdır". İnsanın ve evrenin yaratılışına dair bilimsel konuları, yüzde yüz eşleşen benzetmelerle, ancak bilimde ilerledikçe anlayacağımız şekilde ifade ederler. O yüzden, vakti gelmeden anlaşılmaları mümkün değildir ve bu haliyle Kuran'ın hem bugüne dair hem de gelecekte ortaya çıkacak olan bilgileri içerdiğini kanıtlayarak "bütün zamanlara hitap eden" İlahî bir kitap olduğunu kanıtlarlar. Böyle anlaşılmaz olunca da, insanlar bu ayetleri anlatan bilgiyi "bunların anlamını sadece Allah bilir" diye hep yanlış okumuşlardır. Oysa, ayet "Allah ve ilimde/bilimde derinleşenler" diye devam etmektedir. Ama, bilmeyenler, bu ayetleri asla anlamayanlar, Allah kelimesinde hemen noktayı koyarak cümleyi bitirerek, "bilimde derinleşenler" ifadesini bir sonraki cümleye bağlayıp yanlış meal vermişler, "sadece Allah bilir" demişlerdir. Fakat öyle olsa "Kuran apaçık bir kitaptır" diyen pek çok ayet yalan olmaz mı? En güzel örneklerden biri, Kehf suresinde Zülkarneyn kıssasındaki "kara gözede batan güneş" ifadesiyle evrenin yaratılındaki en büyük tekil oluşumlar ve "güneşi yutmakta olan bir kara delik" muhteşem biçimde benzetilmiştir. Yine aynı bölümde "onları bırakmışızdır, birbirleri içinde dalgalanıp dururlar" diyerek, varlığı henüz yeni kanıtlanan yerçekimi dalgaları işaret edilmiştir. Bu dalgaları da ancak karadelik veya nötron yıldızı gibi neredeyse sonsuz çekime sahip gök cisimleriyle farkedebiliriz. Karadelik, Nötron Yıldızı ve Gravitasyon dalgalarının aynı kıssada birlikte işaret edilmesi bile tesadüf olamaz? Buradan Okuyabilirsiniz: Zamanda ve Mekanda Zülkarneyn: Yecüc & Mecüc Karadelikler ve Gravitasyon Dalgaları Bu açıklamaların ardından, artık konumuzla ilgili olan "hayat/ömür ve arzın uçlarından eksiltilmesi" ayetine geçebiliriz. Gerçekten, ARZ ile yaşam süresinin, ömrün alakası nedir? ARZ'ı uçlarından eksiltmek de neyin nesi? Arzın uçlarından eksiltilmesi Enbiya 44 dışında bir ayette daha bildirilmiştir: RAD 41. Onlar görmüyorlar mı ki, Biz Arz’a gelip onu uçlarından eksiltiyoruz. Kuran'da arz kelimesinin farklı anlamlarını daha önce açıklamıştım. Özetle aşağıya kopyalıyorum, tamamını buradan okuyabilirsiniz: ARZ NEDİR Kİ? Sadece Yeryüzü, Dünya diye anladığınız ARZ aslında ne demek biliyor musunuz?
Arz 1 = KURAN AYETLERİ (İlmin/Doğruluğun/Hakkın Evi, Bize Yaratıcıdan gelmiş olan ayetleri ARZ EDEN, Yaratıcının izniyle onu doğru anlamamıza izin veren)
Arz 2 = YERYÜZÜ/DÜNYA (Bedenin Evi, bedeni meydana getirecek molekülleri, aminoasitleri, hayatı ARZ EDEN, üretip oluşturan)
Arz 3 = BEDEN ve KAFA (BAŞTA Kafatası, Beynin Evi, beyni besleyen ve bütün ihtiyaçlarını, enerjisini, yakıtını ARZ EDEN, üretip oluşturan)
Arz 4 = KOZMİK UZAY DOKUSU (Dünyanın Evi, Dünyayı kâinatı insanı meydana getirecek 31 temel quantum elementleri ve atomları ARZ EDEN, üretip oluşturan, Rahman suresinde 31 kere sorulan sorunun cevabı)
Yukarıda 3. sıradaki açıklamada, ARZ'ın insanı, bilinci oluşturup besleyen bedenimiz ve kafamız olduğunu söylüyorum. Bütün canlılar gibi, insan da, kromozomlarıyla tanımlanır. Müteşabih ayetlere verdiğim örnekte bu kromozomların insan için 46 adet olduğunu yazmıştım. Kromozomlar, canlıların DNA'larını içerirler ve bu DNA da her canlı için farklı farklıdır, canlının bütün özelliklerinin yazılmış olduğu çok çok ayrıntılı kitaplardır. Bu kitap, Kuran'da da insan için "Allah'ın indirdiği ikili sözün en güzeli" diye tanımlanarak işaret edilmiştir. Buradan okuyabilirsiniz: Allah'ın İndirdiği Sözün En Güzeli
ARZ'ın beden ve kafamız olduğunu bilip de bunun en derinine indiğimizde, Bedenimizde, insanı ARZ EDEN en önemli oluşumun bu kromozomlar ve DNA'mız olduğunu anlıyor, Allah'ın indirdiği en güzel ikili sözü görüyoruz. DNA, yaşamı mümkün kılan tüm proteinleri oluşturmak için gereken bilgiyi taşımaktan sorumlu olan moleküldür. Bu harika, bilinçli bir Yaratıcıya işaret etmektedir. Peki kromozomlarımızın "uçlarından eksiltilmesi" ne demektir, yaşam süresiyle bir ilişkisi var mıdır?
Kromozomlarımızın uçlarında neler olduğuna kısaca bakıp anlayalım: Mikroskopla iyice yakınlaştırıp kromozomlarınızdan birinin ucundaki DNA'ya bakabilseydiniz ne görürdünüz? Genlerinizi veya belki de gen düzenlemesinde yer alan bazı DNA dizilerini bulmayı bekleyebilirsiniz. Ancak, bunun yerine yüzlerce, hatta binlerce kez tekrarlanan tek bir dizi –TTAGGG– bulursunuz.
Telomerler, yukarıdaki resimde her kromozomun ucunda parlak noktalar olarak görünmektedir. "Telomer kapakları", ABD Enerji Bakanlığı İnsan Genomu Programı. Resimde görüldüğü gibi, kromozomlarımızın uçlarında "telomer" adını verdiğimiz yapılar bulunur. Bu yazı için gerekli anatomi bilgilerini ingilizce kaynaklardan çalışmıştım, tercüme ederek yazıyordum fakat adı https://www.telomer.com.tr/telomer-nedir/ olan bir siteyi farkettim, dileyen oradan da okuyabilir; ben de aşağıdaki bazı kısımları oradan ekliyorum.
Telomeres, the DNA–protein structures which protect chromosomes: Telomerler, kromozomu koruyan DNA-protein yapıları Kromozomlarımız korunmuş 'TTAGGG' dizisinin tekrarlarıyla biter. Bu diziler spesifik proteinlerle etkileşime girer ve kromozomal DNA'yı bozulmadan koruyan ilmekli bir konformasyona ulaşır. Telomerik DNA'nın uzunluğu her hücre bölünmesinde kısalır ve kritik sınırın altına düştüğünde hücre replikatif yaşlanmaya veya apoptotik hücre ölümüne uğrar. Telomerler yaklaşık yüz yıldır bilinse de, bu yapıyı açıklayan bilim insanları 2009 yılında Nobel ödülünü kazanmışlardır. Karolinska Enstitüsü'ndeki Nobel Meclisi, kromozomların telomerler ve telomeraz enzimi tarafından nasıl korunduğunu keşfettikleri için 2009 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü Elizabeth Blackburn, Carol Greider ve Jack Szostak'a ortaklaşa verdi: https://www.nobelprize.org/prizes/medicine/2009/press-release/ İlgili resim ise aşağıdadır, resim boyutu çok büyük olduğundan dolayı, yüksek çözünürlükteki resme buradan ulaşabilirsiniz: https://www.nobelprize.org/uploads/2018/06/bild_press_eng-2.pdf Kromozomların en uçlarındaki tekrarlayan bu telomerler insanlardan tek hücreli protistlere kadar "çekirdeğe sahip hücreleri" (ökaryot hücreleri) olan çok çeşitli türlerde bulunur. Telomerler, kromozomların iç bölgelerini koruyan başlıklar gibi davranır ve DNA replikasyonunun her turunda az miktarda aşınırlar, kısalırlar. Telomerler her bir DNA sarmalının ucunda bulunur ve kromozomları koruyan parçalardır. Tıpkı ayakkabı bağcıklarının ucundaki plastik parçalara benzerler. Her hücrede 23 kromozom çifti (46 adet) olduğundan, her hücrenin 92 telomeri vardır (46x2).
Hayatın devamı için hücrelerimiz sürekli olarak bölünüp kısalırlar ve yaşlandıkça o kadar kısalırlar ki, artık hücre bölünmesi mümkün olmaz. Bu ise ölüm demektir. Yani doğduğumuz andan, hatta anne rahmine düştükten itibaren "ARZ'ımız uçlarından eksiltilmektedir" ve hayatımız kısalmaktadır. Böylece, pek çok örneğini bulduğumuz gibi, Allah'ın izniyle yine O'nun teşbih sanatının yüceliğini bu ayetle de iyice anlıyoruz: ARZ'ın Uçlarından Kısaltılmasıyla Yaşam Süresinin Bağlantısı bilgisi Kuran'da bildirilmiş... Ayette yazan "ömür onlara uzun geldi" ifadesini okuduğumuzda, bu ömrün ne bugünkü yaşam süresi ne de Muhammed peygamberimizin kavminin yaşam süresinden bahsetmediğini anlarız. Çünkü hem bugün hem de o zamanlarda, insanlar sağlıklı oldukları sürece daha da uzun yaşamak isterler. Hayatın normal şartlar altında bıkkınlık vermesi ancak günümüzde olduğundan çok çok daha uzun yıllarda/yaşlarda oluşabilecek bir durumdur. Böylece, bu ayetin işaret ettiği bir diğer husus ise şudur: Çok eski nesillerde, örneğin Nuh peygamber zamanında her telomer bölünmesindeki kısalmanın daha küçük, minimal olduğunu ve böylece bin yıl yaşamanın da bir efsane yada basitçe bir yakıştırma değil, bilimsel bir gerçek olduğunu anlıyoruz. Kuran'da 950 yıldan fazla yaşadığı söylenen Hz. Nuh dışında, bizim için tam bir referans olmasa bile destekleyici bilgi olarak Musevi kaynaklarında da bazı peygamberlerin 900 küsür yıl yaşadıkları bildiriliyor. Allah'ın dilemesiyle sonradan bugünkü haline evrilmeden önce, hatta belki de insanlar da dahil, ilk dönem canlılarda bu telomer kısalması ya yoktu veya çok yavaş oluyordu. Gerçekten de, günümüzde bile ölümsüz olan canlılar hala vardır, aşağıda değineceğim. Önceki bir yazımda, Nuh peygamberin bir pigme olması gerektiğini, ayetler ışığında açıklamıştım Zamanla, insanlık pigmelikten evrilerek bugünkü standartlara büyüdü. Ancak, dünyada hala pigme toplulukları vardır ve bu da bir diğer ayette "biz ondan bir işaret bıraktık" ifadesiyle bu işaretin belki de pigmeler olduğunu düşündürür. Buradan okuyabilirsiniz: Nuh: O bir pigme idi Yaşımızın ilerlemesi dışında ayrıca, telomer uzunluğu kötü yaşam şartlarıyla, stres, sigara, obezite, egzersiz eksikliği, kötü beslenme alışkanlıklarının da katkısı ile daha da kısalırlar. Sonsuza kadar yaşayabilen hayvanlar:
Yaşlanma, normal işleyişin kademeli olarak bozulması durumudur. Hücresel düzeyde bu, hücrelerin bölünmeyi bıraktığı ve sonunda öldüğü anlamına gelir. Aynı zamanda tüm bir organizmaya (canlı bir şeyin artık dış stres faktörlerine yeterince tepki veremediği durumlarda) veya belirli organlara veya dokulara (sonbaharda ölen ve ağaçlardan düşen yapraklar gibi) da uygulanabilir. Ancak birkaç tür yaşlanma sürecinden tamamen kurtulabilmektedir. (Kaynak, Avustralya Bilim sitesi ) 'Ölümsüz' denizanası Turritopsis dohrnii: Bugüne kadar 'biyolojik olarak ölümsüz' olarak adlandırılan tek bir tür var: denizanası Turritopsis dohrnii. Bu küçük, şeffaf hayvanlar dünyanın dört bir yanındaki okyanuslarda yaşar ve yaşam döngülerinin daha erken bir aşamasına dönerek zamanı geri çevirebilirler. Elbette Turritopsis dohrnii gerçek anlamda 'ölümsüz' değil. Hala yırtıcı hayvanlar tarafından tüketilebilirler veya başka yollarla öldürülebilirler. Ancak strese tepki olarak yaşam evreleri arasında ileri geri geçiş yapma yetenekleri, teoride sonsuza kadar yaşayabilecekleri anlamına geliyor. Hidra: Hydra, denizanasının polip aşamasına biraz benziyor (denizanası ve Hydra'nın Cnidaria filumunda gruplandırıldığı göz önüne alındığında bu biraz mantıklı): bir ucunda dokunaç halkalı bir ağza ve diğer ucunda yapışkan bir ayağa sahip boru şeklinde bir gövde. Günlerini çoğunlukla tatlı su göletlerinde veya nehirlerde tek bir yerde kalarak ve yanlarından yüzerek geçen herhangi bir avı yakalamak için acı veren dokunaçlarını kullanarak geçiren çok basit hayvanlardır. Hala tam olarak nasıl çalıştığını bilmiyoruz, ancak bu genlerin Hydra'nın sonsuz gençliğini korumada açıkça önemli bir rol oynadığını biliyoruz. "Neredeyse" ölümsüz ıstakozlar: Istakozlar da yaşlanma yaşamazlar. Hydra'nın belirli genlere bağımlı olmasından farklı olarak, onların uzun ömürlülüğü, DNA'larını sonsuza dek onarabilmeleri sayesindedir. Normalde, DNA kopyalama ve hücre bölünmesi sırasında, kromozomların üzerindeki telomer adı verilen koruyucu uç başlıklar yavaş yavaş kısalır ve çok kısaldıklarında hücre yaşlanmaya başlar ve artık bölünmeyi sürdüremez. Mavi ıstakozIstakozlar çok uzun süre yaşayabilirler ancak biyolojik olarak ölümsüz değillerdir. Telom adı verilen enzimin hiç bitmeyen kaynağı sayesinde ıstakozlar bu sorunu yaşamıyor.Resim şu kaynaktan uyarlanmıştır: Cefaklor / Wikipedia; CC BY SA 3.0
Hücrenin içinde baktığımızda ise telomer kısalması alttaki gibi görünür. Telomerler kritik bir uzunluğa düştüklerinde artık hücrenin bölünmesi sona erer. Bu yüzden bir hücre kendi kendine en fazla 50-60 kez bölünebilir. Hayflick Limiti denen bu durum 1960’larda Dr. Hayflick tarafından tanımlanmıştır. Teoriye göre insanın en iyi koşullarda yaşasa dahi yaklaşık 125 yıl ile sınırlı bir hayatı olmaktadır. Hücrenin artık görev yapamamaz hale gelebilmesi için, 92 telomerden sadece 1 tanesinin kritik eşiğe gelmiş olması yeterlidir. Tek bir hücreyi telomerleri kısaldığı için kaybetmek trilyonlarca hücremiz içinde anlamlı gözükmese de yaşımız ilerledikçe telomeri kısa olan bu tip hücrelerin sayısı giderek artmakta ve çoğunluğu oluşturmaktadır. Bu durum yaş ile giderek artan sağlık sorunlarının kaynağını oluşturur. Tıp dünyası 1980’lerden bu yana telomerlerin farkındadır ama ne işe yaradığı son zamanlarda anlaşılmıştır. Hatta bir dönem telomerler çöp DNA olarak dahi yorumlanmıştır. Telomer biyolojisi hakkında bugüne dek 10.000’den fazla yayınlaşmış makale vardır ve sürekli yenileri de çıkmaktadır. Yapılan klinik çalışmalarda bir çok hastalığın telomerlerin kısalması ile bağlantılı olduğu saptanmıştır. Telomerlerin uzunluğunun muhafaza edilmesi sağlıklı yaşam anlamına geldiği kadar uzun yaşam anlamına da gelmektedir. Son/UÇ çoğaltma sorunu (Khan Academy)
Aslında, bu telomer kısalmasını engelleyecek bir enzim vardır: Telomerase...
Bazı hücreler, kromozomların telomerlerini uzatan bir enzim olan telomeraz ile telomer kısalmasını tersine çevirme yeteneğine sahiptir. Telomeraz, RNA'ya bağımlı bir DNA polimerazdır, yani RNA'yı şablon olarak kullanarak DNA yapabilen bir enzimdir. Telomeraz nasıl çalışır? Enzim, telomerik tekrarı tamamlayıcı bir dizi içeren özel bir RNA molekülüne bağlanır. Bu tamamlayıcı RNA'yı şablon olarak kullanarak telomer DNA'sının sarkan zincirini uzatır (nükleotidleri ekler). Çıkıntı yeterince uzun olduğunda, normal DNA replikasyon makinesi (yani bir RNA primeri ve DNA polimeraz kullanılarak) tarafından çift sarmallı DNA üreten eşleşen bir iplik yapılabilir. Primer, kromozomun tam ucunda yer almayabilir ve DNA ile değiştirilemeyebilir, dolayısıyla bir çıkıntı hala mevcut olacaktır. Ancak, nihayetinde telomerin toplam uzunluğu çok daha az kısalacaktır. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3370421/#:~:text=(a)%20Telomere%20length%20can%20be,to%20the%20ends%20of%20chromosomes. İnsanlık çağlar boyunca gençlik iksirini aramakta, böyle olunca da çağımızda, elbette ki konuyla ilgili bilimsel çalışmalar son hızıyla devam ediyor, telomeraz aktivasyonu için ilaçlar üretiliyor, yeni yöntemler geliştiriliyor. Sonumuz hayrolsun diyelim. Yazının bir kısmı fazla teknik olsa da, özünde bu yazımın da, insanların bilim ışığında Kuran'a inanmalarına vasıta olmasını diliyorum. Yüce Allah hepimize hidayet ve sağlıklı ömürler versin inşallah. Selamlar, Sevgiler, |
6577 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |