Peygamberlik Devam Ediyor mu? "PEYGAMBERLİK" D𝐄V𝐀M E𝐃İ𝐘O𝐑 (M𝐔?)
𝐀L𝐋A𝐇'𝐈N V𝐀H𝐘E𝐓𝐓iĞİ ""𝐁A𝐋 𝐀ℝ𝐈𝕊𝐈"" 𝐊İ𝐌? ALLAH 𝐍A𝐒I𝐋 𝐕A𝐇Y𝐄DİY𝐎R? Yüce Yaratan, insanlara yol gösterici olarak Hz. İsa'dan 600 sene sonra Hz. Muhammed'i gönderince, aradan geçen zamanın uzunluğunu belirten bir ayette şunu bildirdi: Maide Suresi 19. Ayet: Ey Ehli Kitap. Resullerin arasının kesildiği süreçte (uzun süre peygamber gelmediği bir dönemde) size elçimiz ve davetçimiz geldi açıklamalar yaparak bildirdi ki; "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gönderilmedi" demeyesiniz. Böylece müjdeci de, uyarıcı da artık gelmiştir. Allah her şeye güç yetirendir.
Bu ayeti okuyunca insan merak etmeden duramıyor doğrusu. Eğer 600 yıl boyunca uyarıcı gelmemesi çok uzun bir süre ise, 1400 yıldır hiç bir uyarıcının gelmemesi normal mi? Kuran bize Hz. Muhammed'in Allah'ın resulü ve son nebi olduğunu söylüyor. Nebi ve resul olmadan, Arapların bile pek çok ayetini yanlış anladığı hatta anlayamadığı, üzerinde mutabık kalınamamış ayetler ve uygulamalar bulunuyor. Hal böyleyken, diğer halkların çoğunun, örneğin Türkiye'de insanların anlamını bilmeden ezbere, Arapça kelimeleri tekrarlayarak okudukları Kuran ile nasıl uyarılmış sayılacaklar? Bu insanların "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gönderilmedi" deme hakları doğmuş olmuyor mu?
Yoksa uyarıcılar geliyor da biz onları dinlemiyor muyuz, önemsemeden geçip gidiyor muyuz?
Bunun Cevabını aşağıda, Allah'ın NAHL (ARI) suresinde ona vahyettiğini söylediği, şifalı bal üreten ARI verecek inşallah.
Yüce ALLAH nasıl vahyediyor ?
Aşağıda kısaca değineceğim Görsel Vahiy Detayını buradan okuyabilir ve izleyebilirsiniz: VAHİY ANATOMİSİ 1, GÖRSEL VAHİY
Ayetlerden okuduğumuz haliyle Vahiy üç şekilde oluyor: Görsel Vahiy, İşitsel Vahiy ve İlham yani gerçek/doğru fikir/düşünce oluşturulmasıyla sağlanan Vahiy. Hz. Muhammed'e Görsel Vahiy verilmişti, Hz. Musa ise İşitsel vahiy ile bilgilendirildi. Peki ya ARILAR, onlara nasıl vahyedildi?
Beynimizdeki sinirsel/bilişsel iletişimi gösteren bu sanat eserinde koca bir Sedir Ağacı görüyoruz (sağ alt). Resmi aşağıdaki gibi çevirdiğimizde ise bu ağacı sağ üst köşede daha net olarak görebiliyoruz: SON SEDİR AĞACI, SİDRETÜL MÜNTEHA...
Şura 3. Ayet. Azîz ve Hakîm olan Allah, Sana ve senden öncekilere işte böyle vahyetmektedir.
Şura 51. Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir.
Çünkü, hem görme hem de işitme korteksleri bu ağacın hemen yanındadırlar.
İŞTE O AĞAÇ: SİDRETÜL MÜNTEHA, SON SEDİR AĞACI Birinci/görsel ve ikinci/işitsel türden vahiyler sadece resullere/nebilere özgülenmiş olabilir, fakat yukarıdaki ayetlere göre üçüncü "ilham" türü vahyi, Allah’ın dilediği herkes deneyimlemiş olmalıdır. Aniden bir gerçeğin farkına varmak veya Kuran’da okuduğu bir ayetin gerçekte ne dediğini bir anda fark etmenin üçüncü türden vahiy olduğuna neredeyse eminim. Bunun da bilimsel açıdan beynimizdeki nöron iletişimlerinin ve bağlantılarının, sinapslerin doğru şekilde sağlanmasıyla mümkün olduğunu biliyoruz. Gâyb'den gelen synaptik bilgiler... En doğrusunu elbette Yaratan kendisi bilir.
Hz. Muhammed'den beri 1400 sene geçmiş olmasına rağmen artık başka bir nebi ve resul gelmeyecek ise; ve Allah ancak bir "uyarıcı" gönderdikten sonra bir kavmi/toplumu helak ediyorsa, ve de her kavme/topluma kendi dilinde uyarıcılar gelmesi gerektiği de ayetlerle bildirildiğine göre;
Mümin Suresi 15. Ayet: O, dereceleri yükselten Arş’ın sahibi olan Refi (Allah), "toplanma-buluşma günü- ile (insanları) uyarıp hatırlatmak için, Kendi emrinden olan ruhu (vahyi, Cebrail’i veya ilham hissini) kullarından dilediğine indirir (indirip durmaktadır).
NAHL suresi ile açıkladığım ayetleri okudukça, Allah'ın izniyle anlayacağınızı ümit ediyorum. 16 NAHL (ARI) SURESİ: 64 – 82. Ayetler 19 Ayet’ten 19 Hak Bilgi NAHL 65. Allah gökten su indirdi de ölümünden sonra ARZI onunla diriltti; Hakikaten söz dinleyen (ve gerçeğe kulak veren) bir topluluk için bunlar elbette nice ayet (ibret ve hikmet) içermektedir.
Yüzeysel Anlamda Çocukların dahi Bildiği Arz AşağıdaKİ Gibi Diriliyor... Peki, Hepsi bu kadar mı? Kesinlikle Hayır...
1) ARZ = ALLAH’IN EMİR VE BİLGİLERİNİ ARZ EDEN KURAN AYETLERİ
2) GÖKTEN MA'AN/SU İNDİRMEK = İLHAM/VAHİY İLE ANLAYIŞ, İLİM VE BİLİM VERMEK
3) ARZIN ÖLÜMÜ = KURAN AYETLERİNİN HAK GERÇEĞİNİN UNUTULMUŞ OLMASI, BATILA SAPMAK
4) ARZIN TEKRAR DİRİLTİLMESİ = ALLAH’IN İLHAMIYLA, AYETLERİN DOĞRUSUNUN ANLAŞILMASININ SAĞLANMASI
Arz'ın diriltilmesinin tarif ettiğim şekilde oluduğunu bir başka sureden de örnekleyebiliriz. Hadid 16. Ayet "... kendilerine kitap verilmiş olanlar -ehlikitap-" için diyor ki "onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Ve şöyle uyarıyor: İman edenler onlar gibi olmasınlar, vakti gelmedi mi ki onların kalpleri Alllah'ın zikri için ve Hak'tan inen için ürpersin" Takip eden ayetin ne dediğini okuyalım mı: "Bilin ki Allah ölümünden sonra ARZ'ı Canlandırıyor. Düşünesiniz, aklınızı işletesiniz diye ayetleri size gerçekten açıkladık."
Kendilerine Kuran verilmiş olan Müslümanlar da şu anda "ehlikitap" kapsamındadır. Öncekilere göre aradan çok daha uzun süre geçmiş ve onların kalpleri de kaskatı kesilmiş durumdadır. Yüce Allah, Hak gerçeği unutup Kuran'dan uzaklaşıp batıla sapmış Müslümanların kalplerini Hak gerçeğe açmak için Kuran'ı yani Allah'ın emirlerini ARZ eden ayetleri tekrar canlandırmaktadır. İnşallah sizler de düşünüp, anlayıp akledersiniz.
NAHL 64. Biz Sana Kitabı indirdik ki; hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara beyan edip açıklayasın, zira bu Kitap inanan bir topluluk için hidayet ve rahmettir
NAHL 66. Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır ki, size onların karınlarındaki fers ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru ve halis bir süt içirmekteyiz. 5) FIŞKI VE KAN ARASINDAN HALİS SÜT ÇIKARMAK: ÖRNEK OLSUN DİYE VERİLEN ÇİRKİN, ZULÜM VE ACI İFADELER İÇEREN AYETLER ARASINDAN EN DOĞRUSUNU VE EN GÜZELİNİ BULMAYI SAĞLAMAK.
Bir sonraki adımda, 6. sırada bunları örnekleyeceğim. Kuran, aşağıdaki ayette Hz. Muhammed'in bir resul ve son nebi olduğunu söylüyor.
33 AHZAB 40. Muhammed, içinizden hiçbir erkeğin babası değildir. Fakat o Allah’ın Resûlü ve nebilerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilmektedir.
Peki bu ayetten onun son resul olduğunu da söyleyebilir miyiz? Doğrusu, emin değilim, biraz araştırıp anlamaya çalışalım mı?
Kur’an’da kimler nebî veya resul diye anılmış bakalım: Âdem, İdrîs, Nûh, İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya‘kūb, Yûsuf, Lût, Hûd, Sâlih, Şuayb, Mûsâ, Hârûn, İlyâs, Elyesa‘, Yûnus, Eyyûb, Dâvûd, Süleyman, Zekeriyyâ, Yahyâ, Îsâ ve Muhammed.
Bizim peygamberize, İbrahim peygambere, Musa ve Harun kardeşlere ve İsa peygambere Kitap verildiğini biliyoruz. Peki Kuran hangi peygamberleri "nebî" olarak bildiriyor: Nûh, İbrâhim, İsmâil, Mûsâ, Hârûn, Îsâ ve Muhammed nebî olarak nitelendirilmişler. Onlar aynı zamanda resul idiler.
Örneğin "resul" olduğu bildirilen Lut peygamber, İbrahim peygamberle aynı anda yaşamıştır ve onlara ayrı, farklı bir kitap verilmesi mümkün değildir. Resul olan İshak, Yakup ve Yusuf peygambere de kitap verilmemiştir, onlar babaları, dedeleri olan İbrahim peygamberin izinden gitmişler, onun kitabına bağlı kalmışlardır. Ancak, İbrahim peygamberin ilk oğlu İsmail de kitap i,nerken onunla birlikte olduğu için o da nebi kategorisinde yazılmıştır. Aynı Musa peygambere inen Kitap aynı anda kardeşine de indirilmiş sayıldığından o da nebi diye anılmıştır.
Aşağıda Türkçe okunuşunu verdiğim Yusuf suresi 150. ayette, kralın Yusuf peygamberi çağırmak için gönderdiği kişi de "resul" diye yazılmıştır. Bu çok bâriz kanıttır ki, resuller kitap verilenler değildir.
Vekâle-lmeliku-tûnî bih(i) felemmâ câehu-rrasûlu kâle-rci’ ilâ rabbike fes-elhu mâ bâlu-nnisveti-llâtî katta’ne eydiyehun inne rabbî bikeydihinne ‘alîm(un)
Son ve kesin örnek olarak Ali İmran suresi, 81. ayeti görelim:
Hani o vakit Allah nebilerden ’kesin bir söz almıştı: "Andolsun size Kitap ve hikmetten vereceğim, sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir resul geldiğinde ise ona hemen ve kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız" buyurmuştu. (Ardından:) "Bunu (onaylayıp kabul ve) ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" (diye sormuştu.) Onlar ise: "İkrar ettik!" (Kabullendik) demişlerdi de (bunun üzerine Rabbimiz de:) "Öyleyse şahit olun, Ben de sizinle beraber şahit olanlardanım" demişti: NEBÎLERE KİTAP VE HİKMET VERİLMİŞ...RESULLERİN İSE BU KİTABI DOĞRULAYAN KİŞİ LER OLDUĞU SÖYLENMİŞ. BUNLAR YÜCE ALLAH'IN SÖZLERİ ANCAK "DİN ALİMİ" DEDİKLERİNİZİN ÇOĞUNUN BUNLARI GÖRME ANLAMA KABİLİYETİ YOK MALESEF.
Demek ki, kitap verilenler nebi olarak adlandırılıyorlar. Resuller ise bu kitapları, hükümleri hatırlatıcılar ve mevcut kitaplar ışığında yol gösterenler olmak zorundadır.
MALESEF, çoğu meallerde bütün bu farklı rütbeleri/görevleri hep "peygamber" olarak yazmışlar ve okuyanlar da buna göre şartlanmışlar. Allah'ın sözünü neden değiştirirler anlamak mümkün değil, Allah bu sıfatları boşuna mı ayrı ayrı yazıp bildirdi?
EVET, ayetin dediği gibi Hz. Muhammed son nebidir, çünkü Allah nebilere "kitap" indirir. "Artık sizin üzerinizdeki nimetimi tamamladım" dediği ayetten de ayrıca anlıyoruz ki Kuran son kitaptır ve artık başka bir kitap gelmeyecektir. Peki, başka resul, uyarıcı, hatırlatıcı da mı gelmeyecektir?
Ancak, Kuran'da görevlendirilmiş kişiler sadece nebi ve resul olarak adlandırılmıyorlar, "Nuzur" "Muzekkir" ve "Mürselin" olarak üç grup daha bulunuyor. "Uyarıcı=Nuzur", "Hatırlatıcı=Muzekkir" ve "Gönderilen=Mürselin" olarak bildirilen kişiler nebi de olabilirler resul de olabilirler. AMA olmayabilirler de; Allah dilediğini ilham ile, üçüncü türden vahiyle de görevlendirir. Öyle ki, görevlendirdiği kişinin bundan haberi olması bile gerekmeyebilir. YİNE MALESEF, çoğu meallerde bütün bu farklı rütbeleri/görevleri DE hep "peygamber" olarak yazmışlar.
ŞUARA 105. Nuh kavmi de GÖNDERİLENİ yalancılıkla suçladılar.
ŞUARA 193, 194. O güvenilir ruh onu senin KALBİNE indirdi ki, UYARICILARDAN olasın.
NECM 56. İşte bu (BİLGİ) ilk uyarıcılardan bir UYARICIDIR. GAŞİYE 21. Sen hatırlat/öğüt ver. Sen ancak bir HATIRLATICISIN. Uyarıcıların bildirildiği iki surenin önemini ve uyarıcıları da göstereceğim size: ŞUARA VE NECM (ve NECM'i sırasıyla takip eden KAMER + RAHMAN Sureleri. ŞUARA, KAMER ve RAHMAN Sureleri, KURAN'da en fazla "tekrarlanan ayet" ve/veya "tekrarlanan ifadeler" içeren surelerdir ve bunların da mucizevi sebepleri vardır.
İçinde "Mürselin/GÖNDERİLEN" geçen diğer 24 ayetten bazılarını görelim. Her ne kadar meal yazanlar bunu çoğunlukla "peygamber" diye yazmış olsalar da, asıl anlamı "gönderilmiş olan" demektir. ŞUARA 26/105 كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ
Nuh kavmi de gönderileni yalancılıkla suçladılar.
ŞUARA 26/123 كَذَّبَتْ عَادٌۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ
Âd (kavmi) de gönderileni yalancılıkla suçladı. ŞUARA 26/141 كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَل۪ينَۚ
Semûd (kavmi) de gönderileni yalancılıkla suçladı. ŞUARA 26/160 كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ
Lût kavmi de gönderileni yalancılıkla suçladı. ŞUARA 26/176 كَذَّبَ اَصْحَابُ لْـَٔيْكَةِ الْمُرْسَل۪ينَۚ
Eyke halkı da gönderileni yalancılıkla suçladı. SAFFAT 37/171 وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَل۪ينَۚ
Andolsun ki, gönderilen kullarımıza söz vermişizdir: NECM 37/181 وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَۚ
Bütün Gönderilmiş Olanlara selam olsun! "Gönderilen" kelimesinin en çok geçtiği Şuara Suresindeki, tekrarlanan ifadeler içeren 39 ayetle verilen mucizevi uyarıcıyı görmek için tıklayınız:
-Kuran'da KardiyoVasküler Sistem-Kodlaması: KALP=ŞUARA SURESİ Şimdi de İçinde "nuzur/UYARICI" geçen 4 ayetin hepsini görelim. Uyarıcılar... Ancak bunu da bazen "peygamber" diye çeviriyorlar. Kuran'ın kelimelerini böyle kendi kafalarına göre daraltınca da, gerçek anlamından uzaklaştırıyorlar. Gerekli olmasaydı, Yüce Allah bütün bunlar için "elçi" veya başka bir tane kelime derdi, oysa her kelime farklı bir anlam içeriyor. Ayetin dediği gibi; ALLAH bilir, siz bilmezsiniz.
NECM 53/56 هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى
İşte bu, ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır. NECM 54/23 كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِ النُّذُرِ
Semûd kavmi de uyarıcıları yalanladı. NECM 54/33 كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِ النُّذُرِ
Lût'un kavmi de uyarıcı peygamberleri yalanladı. NECM 54/36 وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِ النُّذُرِ
Andolsun ki, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar. Necm Suresinde bahsedilen Uyarıcıyı, Rahman Suresinde 31 kere tekrarlanan ayetle ve KAMER suresinde tekrarlanan ifadeler içeren 12 ayet ile kodlanan, "AY YARILDI" ifadesiyle kafaları karıştıran mucizevi uyarıcıyı görmek için tıklayınız:
SAAT YAKLAŞTI, AY YARILDI NE DEMEK, SİNİR SİSTEMİ YARILMASI VE KODLAMASI: KAMER VE RAHMAN SURELERİ Son olarak da "HATIRLATICI/MUZEKKİR" geçen ayetlere bakalım: Enteresan şekilde "HATIRLATICI" kelimesi KURAN'da sadece yukarıda verdiğim ayette bir kez geçiyor.
GAŞİYE 21. فَذَكِّرْ اِنَّمَٓا اَنْتَ مُذَكِّرٌۜ
Sen hatırlat/öğüt ver. Sen ancak bir HATIRLATICISIN
Soru: Uyarıcı ve Gönderilen kelimelerinin geçtiği ŞUARA ve NECM surelerinin özelliği nedir? Her iki surede de Kuran'a icabet etmeleri adına Kuran'ın Yaratıcı'dan geldiğine kanıt olarak insanı insan yapan en önemli iki organımızı, Kalbimizi ve Beynimizi, Sinir Sistemimizi, 1400 yıl önce bilinmesi mümkün olamayacak detaylarda anatomik açıdan tam doğru şekilde bire bir kodlanmış olmaları ve ayrıca her iki surede de "bu bir uyarıcıdır" diyerek bu bilgilerin de "UYARICI"lardan olduğunun bildirilmesi. Yani bir insan değil, KURAN da bir UYARICIDIR, Kuran'daki bazı müthiş bilgiler de çünkü bu blgilerin kitap indiği dönemde bilinmesi imkansızdır. Bu yüzden, dînî bir bilginin/hükmün doğrulaması, sağlaması için KURAN dışında hiçbir kaynağı dikkate almayınız. Dileyen verdiğim linkleri kolaylıkla okuyup bilgilerin doğruluğunu hem KURAN'DAN hem de BİLİM KAYNAKLARINDAN teyit edebilir.
NAHL / ARI Suresine dönelim, devam edelim:
Nahl 67. Hurma ağacının meyveleriyle, üzümlerden de hem şarap yaparsınız, hem de güzel bir rızık elde edersiniz. Şüphe yok ki, bunda aklını kullanan topluluklar için bir ders ve ibret vardır.
6) MEYVELERLE HEM SARHOŞ EDEN İÇKİLER HEM DE GÜZEL RIZIK TEMİN ETMEK = ZALİM, BENCİL VE ZEVKİNE DÜŞKÜN OLANLAR KURAN AYETLERİNDEN, SARHOŞ GİBİ NE DEDİĞİNİ BİLMEZ EN YANLIŞ, ZALİMCE KÖTÜ ANLAMLARI ÇIKARIRLAR. BİLİM VE VİCDAN IŞIĞINDA KURAN’I İNCELEYENLER, AYETLERİN DOĞRUYU VE GERÇEK BİLGİYİ VEREN, VİCDAN SAHİBİ NEFSİ DOYURAN GERÇEK ANLAMLARINI BULURLAR
Bir kaç örnek verecek olursak:
1) Zalimler "hırsızın elini fiziki olarak kesmek gerekir" derler. Vicdan ile okuyanlar "el kesmenin" haklarından mahrum bırakmak, köle/hizmetçi yapmak olduğunu hem pek çok ayette geçen "el" kelimesinin "sahip oldukların, güç" olmasından hem de Hz. İbrahim dininden verilen örnekte, Hz. Yusuf kıssasında "hırsız çaldığı mala karşılık tutulur" denmiş olmasından çok net şekilde anlıyoruz. Allah defalarca diyor ki "İbrahim'in dinine uy". Eline satır, kılıç alan zalimler acaba kimin dinine uymaktalar? ŞEYTANIN ELBETTE. Detayı burada açıkandı: Hırsızın EL = Hakları Kesilir.
2) Uçkuru kopmuş, zevkine ve arzularına kurban olmuş adamlar, cariye adıyla neredeyse "fahişe" gibi anlatılan kadınlardan/kızlardan bahsederler. Oysa Kuran'da cariye diye ne bir kelime vardır ne de böyle bir kavram. Yine "el" kelimesiyle birlikte Kuran'da yazan "ellerinizin sahip oldukları" ifadesini "cariye" diye okumak ve anlamak azgın sapkınların çok hoşuna gitmiş olmalı... Farklı ayetlerden, bu ifadenin sizin hizmetinizde veya sizin korumanız altında bulunan insanları, yetimleri işaret ettiğini anlarız. Ayrıca, onların akli yetkinlikle olgunluk çağına ermelerinin ardından evlendirilmeleri gerektiğini okuruz Kuran'da. Kuran, bu ifadeyi hem erkekler için hem de kadınlar için kullanıyor. O zaman, eğer ki " "elinizin sahip olduğu kızlar/kadınlar" özgür erkekler için cariye ise, "elinizin sahip olduğu erkekler" nedir, özgür kadınların Playboyu mu?
3) Yukarıdaki örnekten devam ile; eğer ki "elinizin sahip olduklarını" evlendirmek için "akli yetkinlik ve olgunluk" gerekiyorsa ve bunun da ergenlikten çok sonra olduğunu biliyorken, eğitim ve oyun çağındaki çocuk gelinler ve çocuk damatlar hangi sapkın cahillerin ya da azgınların ürünü olabilir.
4) Kuran'da hiç bir yerde "taşlayarak öldürmek" diye bir emir veya ifade yokken, zalimler ve gücü elinde tutmak, kadınları etkisizleştirip bastırmak adına, Yahudilikten kalan bu sapkın uygulamayı devam ettirmektedirler. Oysa Kuran, okuma yazma bilen herkesin anlayacağı şekilde açıkça hüküm vermiştir: "zina edenin cezası 100 değnek vuruşudur". Zalimlerden ve sapmışlardan başkası Kuran'ın emrinin dışına çıkar mı? Demek ki Müslümanlar da bazı konularda bin küsur yıldır şeytanın yolundalar ama kendilerini hak yolda zannediyorlar. Şeytanın kucağında mışıl mışıl uyumaktalar ve uyandımaya kalkışanı da taşlıyorlar. Durum maalesef budur...
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Peygamberimizin hemen ardından şeytanın tuzağına ve kucağına düşmüş olan geçmiş ve günümüz Müslümanlarının, Yüce Allah'ın güzel dinini ne hale getirdiklerini görüyor ve anlıyor musunuz? Böyle toplumların ilerlemeleri mümkün olabilir mi? İslam dünyasının içine düştüğü sefalet ve rezaletin sebebini de görüyor ve anlıyor musunuz? Kuran ayetleri yerine, tartışmalarla dolu hadisleri, kulaktan kulağa efsane olmuş yalanları dinleyenler için bakın Yüce ALLAH ne diyor (pek çok örnekten sadece ikisi):
Ayetlerimizi zalimlerden başkası inkâr etmez. (Ankebût 49).
Gerçek şu ki, onlar seni yalanlamıyorlar; o zalimler Allah'ın ayetlerine karşı direnmekteler. (En'am 33) Hristiyanların "İsa Tanrı'nın oğludur ve Tanrıdır" demeleri şirktir, bunu söyleyen bütün Hristiyanlar müşriktir. Bugün doğru kabul edilen Son İncil kitapları, peygamberimizden 300 yıl önce Bizans imparatorluğunca toplanan bir konsil/konsey tarafından, sayısız hatalarla dolu pek çok İncil'den "seçmece usulüyle derlenmişlerdir". Doğru olarak kabul edilen ve "Hristiyan alimlerce" toparlanan bu İnciller de, Başta şirk/müşriklik olmak üzere Kuran'a tamamen aykırı bilgiler içermektedirler. İncillerin bu şekilde Hristiyan alimlerce seçmece usulü derlenmesiyle, hadislerin İslam alimlerince seçmece usulü derlenmesinden farkı var mıdır? Hiç bir hadis Allah'ın emri değildir ve peygamberimiz kendi hayatı boyunca hiç bir hadisin yazılmasına müsade etmemiştir. Bunları "peygamber sözü" olarak Allah'ın ayetlerinden üstün tutanların müşrik olmadıklarını söyleyebilir misiniz?
"Gönderilen" - "Uyarıcı" - "Hatırlatıcı"; yakından görelim, tanıyalım:
Nahl 68. Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve onların/insanların kurdukları çardaklardan kendine evler edin.
7) BAL ARISI = AYETLERİN GERÇEK ANLAMLARINI BULMASI İÇİN ALLAH’IN İLHAM VERDİĞİ/VAHYETTİĞİ KİŞİ = MÜNEZZİR, MÜRSELİN VEYA NUZUR OLARAK SEÇİLMİŞ İNSANLAR, RESUL YA DA NEBİ OLMAYAN ANCAK ALLAH'IN İLHAM İLE VAHYETTİĞİ VE ŞİFALI BAL ÜRETEN ÇALIŞKAN ARI OLARAK NİTELEDİĞİ KİŞİLER.
8) DAĞLARDAN, AĞAÇLARDAN VE İNSAN ÇARDAKLARINDAN EV EDİNMEK = AYETLERİ DOĞRU ANLAMAK İÇİN DOĞADAN/KÂİNATTAN/İNSANDAN, BİLİNÇ VE VİCDAN İLE, İNSANLARIN ÜRETTİĞİ BÜTÜN BİLİMLERİ İNCELEMEK. VE, Bilim ışığında + Vicdan çerçevesinde Kuran'ı anlamak...
Yüce Allah "Ben her şeyi ilmimle/bilgimle kuşattım" diyorken, YOLDAN SAPMIŞ MÜSLÜMANLARIN "Kuran bilimle çelişir" ya da "bilim ile Kuran anlaşılmaz" demelerinin cahilliğini ve komikliğini bir düşünün. Tam bir ironi içinde, sapmış durumda insanlar topluluğu kendilerini doğru yolda zannediyorlar.
a) Kuran Çalışmak
b) Her dalda Bilim Öğrenmek
NAHL 69. Sonra meyvelerin hepsinden ye, böylece Rabbinin sana (ilham edip) kolaylaştırdığı yayılım yollarında yürü. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkmaktadır ki, onda insanlar için bir şifa bulunmaktadır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda ibretli bir ayet, ibret vardır.
9) HER MEYVEDEN YEMEK: BİLİMİN HER BRANŞINDAN BİLGİ EDİNMEK. BİLİMSEL GERÇEĞİNİ ÖĞRENMENİ SAĞLADIĞIMIZ KURAN AYETLERİNİ, ALLAH’IN DOĞRU YOLUNDA İNSANLARA TEBLİĞ EDEREK, BİLDİREREK, BAL GİBİ ŞİFALI GÜZEL BİLGİLERLE ONLARIN KALPLERİNİN ŞİFA BULMALARINA ARACI/YARDIMCI OLMAK
Her Meyveden = Bütün Bilimlerden
10) DİNLEYEN, DÜŞÜNEN VE AKLEDEN BİR TOPLUM BUNLARDAN İBRET ALACAK, ŞİFA BULACAKTIR. EĞER OKUMAZSANIZ, DİNLEMEZSENİZ NE DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ NE DE AKLEDEBİLİRSİNİZ. Buraya NAHL 65. ayeti kopyalamak şart oldu: ".... Hakikaten söz dinleyen (ve gerçeğe kulak veren) bir topluluk için bunlar elbette nice ayet (ibret ve hikmet) içermektedir."
O HALDE, ALLAH'IN EMRİ GEREĞİNCE "OKUYUN, DİNLEYİN VE DÜŞÜNÜN". 11) ALLAH, BÖYLECE İLİM SAHİBİ YAPTIKLARININ BAZILARININ ÖĞRENDİKLERİNİ BUNAMA/DEMANS, ALZHEIMER GIBI HASTALIKLARLA UNUTTURACAKTIR
NAHL 71. Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; ama kendilerine fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere onda eşit olacak şekilde aktarıp vermiyorlar. Yoksa Allah’ın nimetlerini inkâr mı ediyorlar?
12) BAZI İNSANLAR ALLAH’IN İZNİYLE HEM BİLİM HEM KURAN’DAN PEK ÇOK BİLGİYE ULAŞIR, BAZILARI İSE ÇOK AZ BİLİRLER YA DA BİLMEZLER. BİLİM SAHİBİ OLANLARIN, ÖĞRENDİKLERİNİN TAMAMINI, AZ BİLGİSİ OLAN VEYA BİLGİSİZ OLAN DİĞERLERİNE DE İLETMESİ GEREKİYOR Kİ ALLAH’IN NİMETİNİ İNKÂR ETMİŞ OLMASINLAR. HERKES KENDİ KAPASİTESİNİN BÜYÜKLÜĞÜNCE DOLDURACAKTIR KENDİ KABINI.
NAHL 72. Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden de çocuklar ve torunlar var edip (çoğalttı) ve sizi en temiz ve en güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, bâtıla mı inanıyorlar ve Allah’ın nimetini inkâra mı kalkışıyorlar?
13) İNSANLAR, ALLAH’IN SUNDUĞU BU GÜZEL BİLGİLERİ EŞLERİNE, ÇOCUKLARINA VE TORUNLARINA İLETTİ. ANCAK, SONRASINDA SİNSİ ŞEYTAN HERKESİ KANDIRDI VE BATILA SAPTIRDI. BUGÜN İNSANLAR ALLAH’A NANKÖRLÜK EDER DURUMDADIRLAR. Buraya da NAHL 63. ayeti koyarsak daha iyi anlaşılacaktır: Allah’a yemin olsun ki; senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik. Fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini (yaptıkları yanlışları) süslü göstermiştir; bugün de onların velisi o (şeytandır) ve onlar için acı bir azap var
14) ARTIK BAŞKA İLAHLAR, HEDEFLER EDİNİYORLAR VE ALLAH’A ŞİRK/ORTAK KOŞUYORLAR. AYETİN TEYİT ETTİĞİ GİBİ, ELÇİYE/RESULE TANIKLIK EDENLERİN ZAMANINDA BİLE HİÇ BOŞ DURMAYAN ŞEYTAN, ONLARIN TORUNLARINDAN SONRA ŞEYTANIN KOLAYCA SAPTIRDIĞI İNSANLAR, YAVAŞ YAVAŞ ARTAN BİR ŞEKİLDE GERÇEK DİNDEN UZAKLAŞARAK, KURAN'DAN ŞEYTANIN HOŞ GÖSTERDİĞİ ÇIKARCI, BENCİL, ZALİM, NANKÖR HÜKÜMLER ÇIKARMAYA BAŞLIYORLAR. NİHAYETİNDE NEREDEYSE ALLAH'IN KİTABININ ÖNEMLİ BİR KISMINI ARTIK YANLIŞ BİLİYORLAR, YANLIŞ UYGULUYORLAR: ZALİM, BENCİL, RUH VE FİKİRDEN UZAK AMA GÖSTERİŞE UYGUN FİZİKSEL TAPINMALARA SARILIYORLAR.
BÖYLE BİR DURUMDA, MERHAMETİ SONSUZ ALLAH, İNSANLARI TEKRAR UYARMAK ÜZERE BİR "HATIRLATICI" GÖNDERİYOR Kİ, İNDİRDİĞİ SON KİTABIN HÜKÜMLERİNİ EN DOĞRU ŞEKİLDE İNSANLARA GÖSTERSİN, ONLARA HATIRLATSIN, ONLARI UYARSIN.
15) ANCAK, YOLDAN SAPTIKLARI HALDE İNSANLARIN ÇOĞU, UYARICI VEYA HATIRLATICIYA RAĞMEN KENDİLERİNİ DOĞRU YOLDA ZANNEDİYORLAR VE KENDİLERİNİ HAKLI ÇIKARMAK ADINA TEMELSİZ VE KANITSIZ ŞEKİLDE, ATADAN KALMA DEDİKODULAR VE GELENEKLEŞMİŞ YANLIŞ UYGULAMALARLA SADECE POLEMİK YAPIYORLAR. OYSA DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR, SİZ BİLMEZSİNİZ.
NAHL 75 VE 76. Surelerde örnek verilen, insanların mal mülk gibi zengin/ fakir veya güçlü/ güçsüz kişilerin anlatıldığını zannettikleri kimlermiş, onların da doğrusunu anlayalım.
16) GÜÇSÜZ, BAŞKASININ EŞYASI DURUMUNDA BİR KUL = KURAN AYETLERİNDEN BİHABER, BAŞKASINDAN, ATALARINDAN DUYDUĞU BOZULMUŞ İNANÇ VE BİLGİLERLE YETİNEN, KURAN’I ARAŞTIRIP DOĞRUSUNU AKLETMEYEN KULLAR
17) BİZDEN GÜZEL BİR RIZIKLA RIZIKLANDIRDIĞIMIZ VE ONDAN GİZLİ AÇIK DAĞITAN KİŞİ = ÇALIŞKAN ARININ ŞİFA VEREN BALINI İNSANLARA DAĞITMASI, YUKARIDA AÇIKLANDIĞI GİBİ ALLAH’IN VAHYİYLE/İLHAMIYLA ÇALIŞARAK, ARAŞTIRARAK AYETLERİN DOĞRU VE GÜZEL ANLAMINA ULAŞIP BU BİLGİLERİ HERKESE YAYAN, İLETEN, TEBLİĞ EDEN KİŞİ
18) DİLSİZ GÜÇSÜZ, GÖREV VERİLDİĞİNDE YERİNE GETİREMEYEN, EFENDİSİNE YÜK OLMUŞ KİŞİ = KENDİSİNE İLİM VERİLDİĞİ HALDE, BİR SEBEPLE BUNU BAŞKALARINA İLETMEYEN, KENDİNE SAKLAYAN VE KİMSEYE HAYRI OLMAYAN, OT/SAMAN GİBİ KİŞİ
19) DOSDOĞRU YOLDA YÜRÜYEREK ADALETİ EMREDEN KİŞİ = ALLAH’IN KENDİSİNE BAHŞETTİĞİ DOĞRU ANLAMLARI, KURAN’IN GERÇEK EMİRLERİNİ İNSANLARA TEBLİĞ EDEN, İNSANLARI ADALETE, BİLİME, VİCDANA VE ALLAH’IN HAK YOLUNA, KURAN’A ÇAĞIRAN KİŞİ. ADALETLE HÜKMETMEK
Takip eden iki ayeti okuyunca, örnek verilen bu insanlarla ilgili açıklamalarımın doğru olduğunu, maddi veya fiziksel gücün değil akıl ve bilginin anlatıldığını da fark edeceksiniz inşallah:
NAHL 77'de "Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. ... " dedikten, yani bizim bilemediklerimizi sadece ALLAH'ın bildiği söylendikten sonra: NAHL 78. Allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (yetenekleri) ve (idrak etmek için) gönüller verdi. Benzer şekilde örnek verilen,fakat herkesin yanlış anladığı iki insan daha var Kuran'da; ZÜMER Suresi 29. Ayet. Allah bir örnek veriyor; birbirleriyle didişen geçimsiz ortakları olan bir adamla, yalnızca bir kişiye bağlı bir adam. Bu ikisinin durumu eşit midir? Övgü Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler. Ayet, örneğin ardından neden "Övgü Allah'a mahsustur" diyor? Neden "onların çoğu bilmezler" diyor? Çünkü bir kişiye teslim olmuş adam, Allah'ın indirdiği nur ve hidayet olan KURAN'a teslim olmuştur. Birbiriyle didişen, geçimsiz ortaklar ise atadan kalma uyduruk şeyler, gerçek mi değil mi bilinmeyen hadisler, gelenekler de, Kuran yerine bunların peşinden gidenleri anlatıyor. Kuran anlatıyor ama "onların çoğu bilmezler" ÇÜNKÜ AKLETMEZLER, DÜŞÜNMEZLER.
Bizim bilmemiz mümkün olmayan her şeyi bilen ALLAH, eğer dilerse bize de öğretmesi, bizim de öğrenmemiz için bize "işitme, görme ve anlama" kabiliyeti veriyor. EVET, İNSANLAR BUGÜNE KADAR BU AYETLERİN YÜZEYSEL ANLAMIYLA GERÇEKTEN VE SADECE "BAL YAPAN ARILARI" ANLATTIĞINI ZANNEDİYORDU. MÜTEŞABİH OLARAK, TEŞBİH SANATIYLA "BAL ARISI" DİYE NİTELENEN KİŞİLERİN GÖREVİ DE "GÖNDERİLMİŞ/ UYARICI/ HATIRLATICI" VASFIYLA BİLGİLERİNİ BÜTÜN İNSANLARA İLETMEK VE ONLARA AÇIKLAMAKTAN İBARETTİR.
NAHL 82. 𝘌ğ𝘦𝑟 𝑘𝘪 𝘩a𝘭a 𝑦ü𝑧 ç𝘦𝑣𝘪𝑟𝘪𝑟𝘭𝑒𝘳𝑠𝘦 (𝑑𝘪𝑛𝘭𝑒𝘮𝑒𝘻, 𝑜𝘬𝑢𝘮𝑎𝘻 𝘪𝑛𝘬𝑎𝘳 𝘦𝑑𝘦𝑟𝘭𝑒𝘳𝑠𝘦) 𝘴𝑒𝘯𝑖𝘯 ü𝑧𝘦𝑟𝘪𝑛𝘦 𝘥üş𝑒𝘯 𝘴𝑎𝘥𝑒𝘤𝑒 𝑎𝘱𝑎çı𝘬 𝘣𝑖𝘳 𝘵𝑒𝘣𝑙𝘪ğ𝘥𝑒𝘯 𝘪𝑏𝘢𝑟𝘦𝑡𝘵𝑖𝘳.
SADECE BİLGİLERİ AKTARMAK DIŞINDA EYLEME GİREMEZSİNİZ. HİÇBİR ZORLAMA, DAYATMA YAPAMAZSINIZ. SORGULAYANA AÇIKLARSINIZ, ANCAK, BİLGİ AKTARMANIZA VE PAYLAŞMANIZA ENGEL OLMAYA KALKIŞANLARA SİZ DE KARŞI ÇIKACAKSINIZ. HERKES ÖZGÜRCE VE SAYGIYLA KENDİ FİKRİNİ SÖYLEMEK HAKKINA SAHİPTİR.
NAHL 125. Sen Rabbinin yoluna, hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla (barış ve davet döneminde) en güzel şekilde mücadele et! Şüphesiz Senin Rabbin, Kendi yolundan sapanları en iyi Bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.
EN NİHAYETİNDE, KARAR HER ZAMAN HER İNSANIN KENDİSİNE KALMIŞTIR, İSTER İNANIR İSTER İNANMAZ. İNANANLARA SALDIRMADIKLARI VE ONLARIN İNANÇLARINI YAYMASINA ENGEL OLMADIKLARI SÜRECE, İNANMAYANLARA KARŞI HİÇBİR ŞEY YAPILMAZ, KARŞI ÖNLEM ALINAMAZ. BUNA MUKABİL, İNANMAYANLARIN DA, SAYGI ÇERÇEVESİNDE KENDİ İNANÇLARINI AÇIKLAMALARI SAYGIYLA KARŞILANIR, HEP BİRLİKTE KARDEŞÇE YAŞANIR.
KURAN'DA EMREDİLEN KARDEŞÇE YAŞAMAK KONUSUNU BURADA OKUYABİLİRSİNİZ: Kuran'a Göre Bütün İnsanlık Dinde Kardeştir
TA-HA 98. "Sizin (tek ve gerçek) İlahınız sadece Allah’tır ki, O’nun dışında ilah yoktur. O, ilim/bilim bakımından her şeyi kuşatmıştır."
TALAK 12. Allah yedi kat göğü yerden de bir o kadarını yaratandır. O'nun emri, kanunu iradesi yerle gök arasında hükmünü sürdürmektedir ki, Allah'ın herşeye gücü yettiğini ve Allah'ın bilgisinin gerçekten de herşeyi kavrayıp kuşattığını anlamanız içindir. NİSA 126. Allah herşeyi ilmiyle/bilgisiyle kudretiyle çepeçevre kuşatmıştır UMUYORUM ki bu açıklamalarım, insanları bâtıldan, atadan kalma gerçek dışı efsanelerden, masalımsı, yanlış ve zalim uygulamalardan vazgeçirip Allah'ın gerçek dini olan KURAN'a sarılmalarına sebep olur inşallah. NAHL 125 gibi Ayetlerin ve KURAN'ın emrettiği şekilde, bütün insanlığın nezaketle saygı çerçevesinde, barış ve huzur içinde yaşamasını diliyorum.
Sevgiler, Selamlar,
Mustafa Kılavuzoğlu,
Lozan, Nisan 2024 |
28396 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |